Ermeni Örgütlerinin Kurulması
Özellikle Türk katliamının yoğun olarak yaşanacağı Doğu
Anadolu Bölgesi’nde Erzurum ve Van illerinde Ermeni cemiyetleri hızla
artmıştır. Van bölgesinde; 1870’li yıllarda Araratlı Cemiyeti, 1872'de Kurtuluş Birliği, 1878’de Karahaç Cemiyeti ve Anavatan
Savunucuları Cemiyeti, 1882’de Fedakârlar Cemiyeti, 1885 sonbaharında Armenekan
Komitesi aynı dönemde Muş’ta, Mektebsevenler, Şarklı/Doğulu ve 1876’da
Ermenistan’a Doğru Cemiyetleri kurulmuştur.
Erzurum’da 1879’da Milliyetçi Kadınlar Derneği, 1880'de Silahlılar Derneği, 1881’de Rus konsolosluğu ile yapılan işbirliği neticesinde Vatanı Müdafaa Cemiyeti ve Koruyucu Vatandaşlar, 1882’de Anavatan Müdafiler adları altında cemiyetler oluşturulmuştur. Bu dernekler için Türkiye topraklarında bağımsız bir Ermenistan kutsal ve millî bir ülküydü. Bu cemiyetlerin faaliyetleri sonucunda Van, Erzurum, Muş’da silahlı hareketler baş gösterdi.
Erzurum’da 1879’da Milliyetçi Kadınlar Derneği, 1880'de Silahlılar Derneği, 1881’de Rus konsolosluğu ile yapılan işbirliği neticesinde Vatanı Müdafaa Cemiyeti ve Koruyucu Vatandaşlar, 1882’de Anavatan Müdafiler adları altında cemiyetler oluşturulmuştur. Bu dernekler için Türkiye topraklarında bağımsız bir Ermenistan kutsal ve millî bir ülküydü. Bu cemiyetlerin faaliyetleri sonucunda Van, Erzurum, Muş’da silahlı hareketler baş gösterdi.
Ermenilerin bölge dışında da cemiyetleri vardı. 1860 yılında
sözde Kilikya’yı kalkındırmak amacıyla evvela bir Hayırsever Cemiyeti, daha
sonra Fedakârlar Cemiyeti kurulmuştu. 1880 yılında İstanbul’da, Yıldırım (Şant) İhtilalci Derneği ve Kurban
ismindeki başka bir dernek faaliyette bulunuyordu. Yine 1880'de Kafkasya'da Genç Ermenistan
Derneği kurulmuştu. Bu derneklerin kurucuları genellikle, Türkiye
Ermenilerinden çok Rus uyruklu Ermenilerdi. Örneğin Kurban
Derneği’nin kurucusu Kafkasyalı Patrat Navasartyan isimli bir Ermeni doktordu ve
dernek çalışmalarını Tiflis’ten yönetiyordu.
Örgütlerin Oluşumunda Rus Ermenileri Önemli Rol Üstlenmiştir
Rus Ermenilerinin üstlendikleri rolü Taşnak komitecilerinden
Aknuni şu şekilde açıklamıştır: “Savaş
sırasında Osmanlı Ermenileri lehinde Kafkasya’da, özellikle Tiflis’te başlayan
propaganda, bütün şiddetiyle devam etti. Kafkasya’daki Ermeni gazeteleri,
Osmanlı idaresinin baskısına karşı feryat ve şikâyetlerde bulunuyorlardı.
Ermeni kaçaklarına, mültecilerine, Türkiye’deki Ermeni cemiyetlerine yardım
ediliyordu. Ermeni gönüllüleri, propagandacıları hududu geçiyorlar, esir hayatı
süren Türkiye Ermenileri arasında isyan çıkarıyorlardı. Raffi, romanlarında bu
isyanın programını, planlarını çiziyor, ayrıntılarını açıklıyordu. Arzruni,
ateşli makaleleriyle çok çekici olan Ermeni bağımsızlığını anlatıyor, Kamar
Katiba savaşçıların yüreklerindeki ateşi parlatıyordu. Türkiye Ermenileri, faal
propagandaya girişmek üzere Kafkasya’ya sığınıyorlardı. Bu dönem, hayali
bağımsızlık programının hazırlandığı bir birleşme, kaynaşma dönemiydi.”
Yine bir başka Ermeni yazar S. Kaprielyan “Ermeni Bunalımı
ve Tekrar Doğuşu” adlı eserinde Türkiye’de karışıklık çıkarılmasında Rus
Ermenilerin Rolünü çarpıçı bir şekilde şöyle ifade etmiştir: “Hatırlanmalıdır ki, Ermeni sorununun
doğuşundan beri illerde ve hükûmet merkezinde yapılan gösteriler, daima Kafkas
Ermenilerinden olan şahıslar tarafından yapılmıştır. İhtilal vaatleri,
fikirlerini de Rusya Ermenilerine borçluyuz. Rusya, Osmanlıları yenmişti. Bunun
sonucu olarak Rusların Osmanlılara karşı almış oldukları alaylı tavrı,
Osmanlılara karşı Kafkas Ermenileri de takınmışlardı.”
Lenin: "Çarlık Rusya'sı Ermeni çetelerini örgütlüyor, bunları savaşta ateşe sürecek"
Öte yandan Ermeni terör örgütlerinin oluşturulmasında Rusya Ermenileri yanında Rusya da etkin bir rol üstlenecektir. Bu durumu Lenin "Emperyalizm" kitabında "Çarlık Rusya'sı Ermeni çetelerini örgütlüyor, bunları savaşta ateşe sürecek ve Osmanlı'yı parcalayacak" diyecektir.
Hınçak ve Taşnak Terör Örgütlerinin Kurulması
Öte yandan Ermeni terör örgütlerinin oluşturulmasında Rusya Ermenileri yanında Rusya da etkin bir rol üstlenecektir. Bu durumu Lenin "Emperyalizm" kitabında "Çarlık Rusya'sı Ermeni çetelerini örgütlüyor, bunları savaşta ateşe sürecek ve Osmanlı'yı parcalayacak" diyecektir.
Hınçak ve Taşnak Terör Örgütlerinin Kurulması
Ermeni cemiyetleri, planlı bir şekilde başlattıkları siyasî
faaliyetleri her geçen gün daha da sistematik bir hale getirerek
genişletiyorlardı. Bu cemiyetlerin yanında, bir başka yol da denenmiş ve Rus
Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurulmuştu. 1887'de İsviçre'nin Cenevre kentinde Hınçak (Ermenice:Çan), 1890'da
Tiflis'de Taşnak / Daşnaksutyun: (Ermenice: Birlik) Ermeni Devrimci Federasyonu komiteleri ortaya
çıkmıştır. Bu komitelere hedef olarak; “Erivan’dan Akdeniz’e Büyük
Ermenistan’ın” kurulması için Anadolu toprakları ve amaç olarak Osmanlı
Ermenilerini “kurtarmak” gösterilmiştir.
Taşnak ve Hınçak terör örgütleri Ermeni ayaklanması ve terör eylemlerinin organizasyonunda kilit rol oynadı.
Taşnak Tarihi adlı eseri yazan M. Varantyan, Berlin Kongresi sonrasında Ermeni sorunun devletler arası bir şekil aldığını, yılardan beri mevcut olan Türkiye ve Kafkas Ermenileri arasındaki ayrılığı kaldırdığını ifade etmekte ve şöyle devam etmektedir: “Raffi’nin, Azruni’nin, Türkiye Ermenilerinden Hrımyan’ın, K.Odyan’ın ideallerini yürütü; birleştirdi. Her şeyden önce, millîyet fikri ilerledi. İlk iş olarak Karabağ’dan, Muş’a, Zeytun’a kadar olan Ermeniler, bir toprak, bir kan, bir dil, bir kültür, bir din, bir tarih sahibi olduklarını duydular. Milliyet, aynı zamanda hareket ve çalışmada birleşmeyi temin etti.”
Taşnak ve Hınçak terör örgütleri Ermeni ayaklanması ve terör eylemlerinin organizasyonunda kilit rol oynadı.
Taşnak Tarihi adlı eseri yazan M. Varantyan, Berlin Kongresi sonrasında Ermeni sorunun devletler arası bir şekil aldığını, yılardan beri mevcut olan Türkiye ve Kafkas Ermenileri arasındaki ayrılığı kaldırdığını ifade etmekte ve şöyle devam etmektedir: “Raffi’nin, Azruni’nin, Türkiye Ermenilerinden Hrımyan’ın, K.Odyan’ın ideallerini yürütü; birleştirdi. Her şeyden önce, millîyet fikri ilerledi. İlk iş olarak Karabağ’dan, Muş’a, Zeytun’a kadar olan Ermeniler, bir toprak, bir kan, bir dil, bir kültür, bir din, bir tarih sahibi olduklarını duydular. Milliyet, aynı zamanda hareket ve çalışmada birleşmeyi temin etti.”
Bu
amaç için birleşen Ermeniler her yerde yeniden teşkilatlanıyorlar, cadde ve
sokaklardaki bürolarına tabelalar asarak faaliyet gösteriyorlardı. Türkiye’ye,
isyanda kullanılmak üzere bol miktarda silah sokuyorlar, bu silahlar, çarşıda,
pazarda serbestçe satılıyordu. Rusya’dan gelen Ermeni komitacıları durmadan
Ermeni gençlerine ateş ve silah talimi yaptırıyordu. Taşnak Komitesi Tiflis'te silah fabrikası bile kurmuştu.
Taşnak ve Hınçak terör örgütleri kuruluşlarıyla birlikte en
küçük Ermeni köyüne varıncaya kadar silahlı teşkilat için talimatnameler ve
komiteciler göndermeye başladı. Komite teşkilatlanması; “siyasî haberci çeteler, köy çeteleri, esnaf dernekleri, yedek
çeteleri, mütefekkir ve aydınlar cemiyetleri, seyyar müfrezeler” şeklinde
organize edilmişti. Bunlardan başka “her
köyde 30-40 kişilik haberci müfreze, yardımcı müfreze, silah ve cephane tedarik
edecek müfreze, haberleşmeyi temin için kadınlar müfrezesi” şeklinde tüm
alanlara yayılmış bir terör örgütlenmesi oluşturulmuştu.
1880 yılı sonlarına kadar, Berlin Antlaşması’nın 61’nci
maddesinin kendilerine vaat ettiği hakları büyük devlerce takip edilen ve bu
döneme kadar isyan hazırlıkları yapan Ermeniler, bu tarihten sonra “ıslahat - muhtariyet” isteğiyle
harekete geçtiler. Hınçak Gazetesi 7 Eylül 1890 tarihli nüshasında; “Ermeniler, Avrupa’nın nihai gayelerine
aykırı düşecek bütün tekliflerini ret edeceklerdir ve bu dava için kanlarının
son damlasına kadar mücadeleye hazırdırlar.” diyerek Osmanlı Devleti’ne
tehdit savurmaktaydı.
Taşnak Komitesi'nin İlk Emri: “Türkü, Kürdü Her Yerde, Her Türlü Şartlar Altında Vur."
Bu komiteler gayelerine ulaşmak için hiçbir engel tanımamış,
hatta kendilerinden olanları bile çekinmeden öldürmüşlerdir. Taşnak komitesi
vermiş olduğu ilk emirlerde; “Türkü,
Kürdü her yerde, her türlü şartlar altında vur. Gericileri, hainleri, sözünden
dönenleri, hafiyelerini öldür, intikam al” direktifini vermekteydi.
Bir başka bildiride şunlar yazılıydı: “Bizim gayemiz Rusya ile aynıdır. Şimdi
binlerce Ermeni, Moskova ordularında yiğitçe savaşıyor. Ermenistan’ı kurmak ve
Türk boyunduruğundan kurtarmak için canlarını feda edeceklerdir. Asya-Avrupa
Türklerden temizlenecek. Bizler Rusların, İngilizlerin, Fransızların yanında
bağımsızlığımızı kazanana kadar savaşacağız.”
1890 yılında yayınladıkları beyannamede: “...0 halde arkadaşlar, mukaddes maksadımız
uğrunda, müşterek düşmana karşı birleşelim. Gençler! Her yerde yüksek
mefkurenin müdafii olan sizler de halkla birleşin. Zenginler, sizler de halkın
düşmanlara Kürt Beylerine karşı göğüslerini siper edenlere, kendilerini korumak
için silah almalarını temin edin. Ermeni kadını sen de bu mukaddes işe ruh ver.
Din büyükleri, hürriyet askerlerini vaftiz et. Beklemenin zamanı değil
toplanınız, vatanın kurtarılması işini kahramanca gerçekleştirelim.” denmektedir.
Taşnak Komitesi’nin 1891’de yayınladığı bir başka bildiride
şöyle deniliyordu: “...Ermeni arkadaşlar,
umutla, inançla, sönmez bir aşk ve arzu ile gece gündüz hazırlanınız. Her
saniye hazır bulunarak bekleyiniz ki, her türlü zulüm ve haksızlığa uğramakta
bulunan Türkiye Ermenistan’ındaki kardeşlerimize genel isyan işaretini
verebilelim...”
Hınçak Gazetesi : "Örgütlenin! Silahlanın! "
Hınçak Gazetesi 1892 Temmuz ayında şunları yazmıştır: “Kötü olaylara gebe, nakit günler
geçiriyoruz. Bıçak kemiğe dayandı. Kaçınılmaz sonuç için hazırlanın.
Örgütlenin! Silahlanın! Elinize ne geçerse onunla silahlanın. Bir yer
ayaklandığında ya da direnişe geçtiğinde, siz de bulunduğunuz yerde, aynını
yapın. Özgürlük ışığını yakın!”
Ermeni iddialarının öncülerinden Louise Nalbandian Hınçak
Komitesi'ni anlatırken şunları söylemektedir: “Ermeni halkının duygularını harekete geçirmek için tahrik ve teröre
ihtiyaç vardı. Halk, düşmanlarına karşı kışkırtılacak ve aynı düşmanın
misilleme faaliyetinden yararlanılacaktı. Terör, halkı korumak ve Hınçak
programına güven duymasını sağlamak için bir yöntem olarak kullanılacaktı.
Parti (komite), Osmanlı Hükûmeti’ni terörize etmeyi amaçlamıştı. Bu suretle
rejimin prestiji azaltılacak ve tam anlamıyla dağılması için çaba harcanacaktı.
Terörist taktiklerin tek odak noktası hükûmet olmayacaktı. Hınçaklar, o sırada
hükûmet hesabına çalışan en tehlikeli Ermeni ve Türkleri de öldüreceklerdi.”
Aynı
şekilde Van'daki İngiliz Konsolos Yardımcısı Williams 4 Mart 1896 tarihli
yazısında; “Taşnak ve Hınçakların kendi
vatandaşlarını terörize ettiklerini, aşırılık ve çılgınlıklarıyla Müslüman
halkı kışkırttıklarını, reformların uygulanması için girişilen tüm çabaları
felce uğrattıklarını ve bütün Anadolu'da olup bitenlerden Ermeni komitelerinin
cinayetlerinin sorumlu olduğunu” belirtmişti.
Hınçak faaliyetleri hakkında Trabzon’dan İngiliz Konsolosu,
Elçi Sir Philip Currie’ye 28 Ekim 1895 de şöyle yazmıştır: “Hınçaklılar, hareketleri dışarıdan idare ediyorlar ve kendileri
tamamen emniyet içinde bulundukları halde, Türkiye’deki ırkdaşlarına hayatı
dayanılmaz bir hale getiriyorlardı. Amaçları, Müslümanları Hristiyanlara karşı
kışkırtmak ve katliamlar çıkartarak memleketi dehşet içinde bırakmaktır. Bütün
dünyaca bilinmelidir ki, bu örgütün, anarşik bir karakteri vardır.”
ABD Misyonerleri; " Bütün Hristiyan Halka ve Misyonerlerin Faaliyetlerine Büyük Kötülükler Yapmakta ve Istıraplara Sebep Olmaktadır."
Ermeni toplumu arasında ayrılıkcı fikirlerin
oluşturulmasında yıllarca mesai harcayan misyoner örgütleri bile Ermeni tedhiş
hareketlerinden rahatsız olmuşlardır. ABD misyoner örgütü, “Massachusetts Hom
Missionary Society (Boston)” başkanı Charles B. Rice mensuplarına şu bildiriyi
yayınlamıştır: “Ermeniler arasında
ihtilalci Hınçak Partisi’nin yangıncı ve ihtilaci gayelerini göz önüne alan
Massachussets misyoner merkez cemiyeti (Boston), bütün ilgilileri, bu partiye
hoşgörü ile davranmamaları konusunda uyarır.”
Aynı şekilde İstanbul’daki Robert College’nin müdürü Dr.Hamlin,
ABD’nin Boston şehrinde yayınlanan Congregationalist Dergisi’ne 23 Aralık
1893’te yazdığı mektupta Taşnak partisi hakkında benzer şikâyette bulunmuştur: “Taşnak ihtilal partisi, Türk
İmparatorluğu’nda bazı taraflarında bütün Hristiyan halka ve misyonerlerin
faaliyetlerine büyük kötülükler yapmakta ve ıstıraplara sebep olmaktadır. Bu
gizli bir komitedir ve ancak doğuya has bir sahtekârlıkla yönetilmektedir.”
Hınçak Marşı;"Ermeniler Her Tarafta Ayaklansın"
Taşnak terör örgütünün marşı; “Taşnaksağan Çetesi, Sason’a gidelim. Yiğit arkadaşlarımız bizi
bekliyor”, sözleri ile başlıyor “Anamız Ermenistan’ı elden çıkardık, şimdi
kuvvetliyiz tekrar alalım” cümlesiyle sona eriyordu. Hınçak terör
örgütü’nün marşı; “Erzurum’da,
İstanbul’da ra’d asa (gök gürültüsü gibi) ilk hareketin çanını çabuk çal!
Ermeniler her tarafta kıyam etsin! (ayaklansın)” deniliyordu.
Hınçak komitesinden önce İstanbul’da kurulmuş olan Ermeni
Vatanperverler Cemiyeti, yayınladığı bildiride kuruluş gayesini şöyle
açıklamıştı: “Türkiye Ermenistanı’na,
Ermeni milletinin ihtiyaçlarına uygun olarak idarî ıslahat yaptırmaya çalışmak.
Ermeni milletine serbestçe kendi kendini
idare etmek hususundaki haklarını almak. Ermenileri gayelerine ulaştırmak için
şartlara uygun vasıtalara başvurmak suretiyle hürriyetini elde etmek için dâhili
bir güç peydah etmeye çalışmak. Vatanın kurtarılması için çalışanların
faaliyetlerine maddî ve manevî yardımlar yapmak.”
Ermeni örgütleri ve kuruluşlarının müşterek amacı;
yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı gibi her fırsattan yararlanarak
Türkiye’yi istikrarsızlığa sürüklemek ve sözde Doğu Anadolu’da işgal altındaki
Ermeni topraklarını kurtararak bağımsız bir Ermenistan kurmaktı. Kurulan Ermeni
örgütleri; “Çeteler teşkil etmek, Osmanlı toplumunun
maneviyatını bozmak, Türkleri eldeki bütün imkânları kullanarak öldürmek, yok etmek, egemenlik haklarından
mahrum kılmak, Ermeni azınlık topluluklarını silahlandırmak, ihtilal, isyan ve
terör için hazırlamak, ihtilal komiteleri, katliam grupları, katliam birlikleri
kurmak, hükûmet kuruluşlarını tahrip etmek, yağmalamak gibi doğrudan teröre ve
terörün yaygınlaşmasına çalışan” ve
kuruluş düzenleri bu esaslara dayanan yol ve yöntemleri kullandılar.
Diğer taraftan terör eylemleriyle umutlanan Ermeniler;
Amasya çarşısı yangınından sonra, Eylül 1895’de kendilerini o kadar emniyette
ve kuvvette gördüler ki hükûmetin aldığı tedbirleri protesto etmek için
İstanbul’da gürültülü bir gösteri yaptılar. Aşiret Süvari Alayları’nın
dağıtılmasını ve aynı şekilde Avrupa tarafından kabul olacak bir genel valinin
tayinini istediler.
Erzurum Rus Konsolosu Mayevsrıy; "Nifak Tohumu Komitacıların Hayal Ettikleri ve Fiiliyata Geçirdikleri Bir Olgudur”
Tüm bunlara rağmen Ermeni komite faaliyetlerinin yoğunluk
kazandığı 1895 yılına gelindiğinde Ermenilerin Doğu Anadolu’da durumunu
Erzurum’da Rus konsolosu olan Mayevsrıy (Mayafeski) şu şekilde ifade
etmektedir: “Doğu illerini bilen her
tanınmış âlim itiraf eder ki Kürdistan’da yaşayan bütün Hristiyan köyleri
müslüman köylerinden çok zengin ve refah içinde yaşarlar. …Ermeniler kürt
köylerine göre diğer halka göre çok zengin. Görüldüğü gibi 1895 yılına kadar
Ermenilerin Osmanlı ülkesindeki sıkıntıları hep hayali, abartılmış
uydurmalardır. Osmanlı ülkesindeki Ermenilerin başka yerlerde yaşayan
Ermenilerden daha aşağı bir yaşantıları yoktur. Fakat Ermeni ihtilalcilerin
yağmacılıkları, savaş ve başka halleri iddia ettikleri bütün durumlar maalesef
Kafkasya’da vardır. …Nifak tohumu
komitacıların hayal ettikleri ve fiiliyata geçirdikleri bir olgudur...”
Ermenilerin 1905 yılında II. Abdülhamit’e düzenledikleri
suikast girişimi nedeniyle başlatılan kovuşturma kapsamında İzmir Ermeni
İhtilal Komitesi Nizamnamesi ele geçirilmiştir. Bu nizamname komitelerin
maksatlarını yansıtan bir belge olması açısından ilginçtir. Bu nizamnamede,
Ermeni toplumunun esir olduğu, hayat hakkından yoksun bulunduğu ve bu
koşullarda isyanın en doğal hakları olduğu hükümlerinin yer aldığı görülmüştür.
Yine bu koşullarda, Ermeniler ’in varlıklarını koruyabilmek için, isyan ve
terör yolunu seçtikleri bu amaçlarına ulaşmak için de, savaşçılara ve bunlara
yardımcı kuruluşlara ihtiyaçlarının olduğu nizamnameden anlaşılmıştır.
Sadettin Paşa: "Yanlış Yola Gidiyorsunuz. Önümüzde Ölüm Tehlikesi Var. Vazgeçin, Dört Asırdan Beri İzlediğiniz Yoldan Sapmayın, Sadakatten Ayrılmayın. Ümit ve Arzu Ettiğiniz Şeyler Avrupa’nın Siyasî Dengesine Uymadığından Gerçekleşme Şansına Sahip Değildir."
Ermenilerin yoğun bir şekilde örgütlenerek Müslümanlara yönelik terör
eylemlerine giriştikleri bölgelerden olan Van’da Sadettin Paşa 10 Şubat 1896’da
Ermenilere hitaben şu tarihi uyarıyı yapmıştır:
“...Devletin
gösterdiği kolaylık ve kendi eliyle açtığı mektepler sayesinde dünya ahvalinden
haberder oldunuz, zenaat ve ticaretin nimetlerinden nasiplendiniz. Memleket
ticaret hayatının önemli bir kısmını elinizde tuttunuz, ona sizler yön
verdiniz. Arazinin en verimli yerlerine sahip oldunuz. Devletin size duyduğu
güven sayesinde Hazine-i Hassa nezareti, Hariciye memurlukları ve Şura-yı
Devlet azalıkları gibi görevler, nüfustaki azınlığınıza bakılmaksızın sizlere
verildi ve verilmekte terettüt edilmiyor.
Sözün kısası,
sayılmakla bitmez bunca nimetlere, bunca yardımlara, kolaylıklara karşı,
devletin azametli eteğine dört elle değil, bin elle sarılıp o eteği günde bin
defa öpüp baş üstüne koymak insanlığın gereği iken siz Ermeniler aksi
davranışlarda bulundunuz. Buna teessüf etmemek elden gelmez. Yanlış yola
gidiyorsunuz. Önümüzde ölüm tehlikesi var. İşte devlet size haber veriyor.
Vazgeçin, dört asırdan beri izlediğiniz yoldan sapmayın, sadakatten ayrılmayın.
Pişman olursunuz. Son pişmanlık fayda vermez. Ümit ve arzu ettiğiniz şeyler
Avrupa’nın siyasî dengesine uymadığından gerçekleşme şansına sahip değildir.”
Ermenilere Yurt Verilmesini İçeren “Anadolu Islahatı” Sürecinin Başlaması
Daha önce açıklandığı üzere, 3 Mart 1878 tarihli Yeşilköy Antlaşması’nda yer alan; “Anadolu’nun
doğusunda Ermenilerle meskûn yerlerde ıslahat yapılması ve Ermenilerin Kürtler
ve Çerkeslere karşı himaye edilmesi” hükmü Ermeni Sorunu’nun uluslararası
alana taşınması yolundaki ilk adım olmuştur. Temmuz 1878’de imzalanan Berlin
Antlaşması’nda, Yeşilköy Antlaşması’ndaki “Ermenilerin oturmakta bulunduğu Anadolu vilayetlerinde yeni bir idare
tarzının kurulması ve Ermenilerin Kürtlerle Çerkeşlere karşı korunması” şeklindeki
hüküm bu kez; “yeni bir idare tarzının
kurulması” şeklindeki ifadeyle Ermenilere ayrı bir yurt sürecinin
başlamasına neden olmuştur.
İngiltere’nin öncülüğünü yaptığı Avrupa Devletleri; Osmanlı Devletini baskı altında tutarak, Berlin Antlaşması’nın Rumeli ve Doğu Anadolu’ya
ait hükümlerinin yerine getirilmesini talep etmişler ve Doğu Anadolu’da Ermeniler lehine
düzenlemeler ihtiva eden ıslahat (reform)hususlarında bir çok nota vermişlerdir.
Büyük
devletlerin sırf kendi nüfuz politikaları sebebiyle ortaya çıkardıkları,
“Anadolu Islahatı”nın diğer bir deyişle Osmanlı toprakları üzerinde “Ermeni
Devleti” kurma planının çözüme kavuşturulması teşebbüsleri sonraki yazımızın konusu olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder