23 Nisan 2015 Perşembe

ERMENİ SORUNU - III " Ermeni Terör Örgütlerinin Kurulması"

     Ermeni Örgütlerinin Kurulması
   Özellikle Türk katliamının yoğun olarak yaşanacağı Doğu Anadolu Bölgesi’nde Erzurum ve Van illerinde Ermeni cemiyetleri hızla artmıştır. Van bölgesinde; 1870’li yıllarda Araratlı Cemiyeti, 1872'de Kurtuluş Birliği,  1878’de Karahaç Cemiyeti ve Anavatan Savunucuları Cemiyeti, 1882’de Fedakârlar Cemiyeti, 1885 sonbaharında Armenekan Komitesi aynı dönemde Muş’ta, Mektebsevenler, Şarklı/Doğulu ve 1876’da Ermenistan’a Doğru Cemiyetleri kurulmuştur.  
   Erzurum’da 1879’da Milliyetçi Kadınlar Derneği, 1880'de Silahlılar Derneği, 1881’de Rus konsolosluğu ile yapılan işbirliği neticesinde Vatanı Müdafaa Cemiyeti ve Koruyucu Vatandaşlar, 1882’de Anavatan Müdafiler adları altında cemiyetler oluşturulmuştur. Bu dernekler için Türkiye topraklarında bağımsız bir Ermenistan kutsal ve millî bir ülküydü. Bu cemiyetlerin faaliyetleri sonucunda Van, Erzurum, Muş’da silahlı hareketler baş gösterdi.
   Ermenilerin bölge dışında da cemiyetleri vardı. 1860 yılında sözde Kilikya’yı kalkındırmak amacıyla evvela bir Hayırsever Cemiyeti, daha sonra Fedakârlar Cemiyeti kurulmuştu. 1880 yılında İstanbul’da, Yıldırım (Şant) İhtilalci Derneği ve Kurban ismindeki başka bir dernek faaliyette bulunuyordu. Yine 1880'de Kafkasya'da Genç Ermenistan Derneği kurulmuştu. Bu derneklerin kurucuları genellikle, Türkiye Ermenilerinden çok Rus uyruklu Ermenilerdi. Örneğin Kurban Derneği’nin kurucusu Kafkasyalı Patrat Navasartyan isimli bir Ermeni doktordu ve dernek çalışmalarını Tiflis’ten yönetiyordu.
     Örgütlerin Oluşumunda Rus Ermenileri Önemli Rol Üstlenmiştir
    Rus Ermenilerinin üstlendikleri rolü Taşnak komitecilerinden Aknuni şu şekilde açıklamıştır: “Savaş sırasında Osmanlı Ermenileri lehinde Kafkasya’da, özellikle Tiflis’te başlayan propaganda, bütün şiddetiyle devam etti. Kafkasya’daki Ermeni gazeteleri, Osmanlı idaresinin baskısına karşı feryat ve şikâyetlerde bulunuyorlardı. Ermeni kaçaklarına, mültecilerine, Türkiye’deki Ermeni cemiyetlerine yardım ediliyordu. Ermeni gönüllüleri, propagandacıları hududu geçiyorlar, esir hayatı süren Türkiye Ermenileri arasında isyan çıkarıyorlardı. Raffi, romanlarında bu isyanın programını, planlarını çiziyor, ayrıntılarını açıklıyordu. Arzruni, ateşli makaleleriyle çok çekici olan Ermeni bağımsızlığını anlatıyor, Kamar Katiba savaşçıların yüreklerindeki ateşi parlatıyordu. Türkiye Ermenileri, faal propagandaya girişmek üzere Kafkasya’ya sığınıyorlardı. Bu dönem, hayali bağımsızlık programının hazırlandığı bir birleşme, kaynaşma dönemiydi.”
    Yine bir başka Ermeni yazar S. Kaprielyan “Ermeni Bunalımı ve Tekrar Doğuşu” adlı eserinde Türkiye’de karışıklık çıkarılmasında Rus Ermenilerin Rolünü çarpıçı bir şekilde şöyle ifade etmiştir: “Hatırlanmalıdır ki, Ermeni sorununun doğuşundan beri illerde ve hükûmet merkezinde yapılan gösteriler, daima Kafkas Ermenilerinden olan şahıslar tarafından yapılmıştır. İhtilal vaatleri, fikirlerini de Rusya Ermenilerine borçluyuz. Rusya, Osmanlıları yenmişti. Bunun sonucu olarak Rusların Osmanlılara karşı almış oldukları alaylı tavrı, Osmanlılara karşı Kafkas Ermenileri de takınmışlardı.”
      Lenin: "Çarlık Rusya'sı Ermeni çetelerini örgütlüyor, bunları savaşta ateşe sürecek"
  Öte yandan Ermeni terör örgütlerinin oluşturulmasında Rusya Ermenileri yanında Rusya da etkin bir rol üstlenecektir. Bu durumu Lenin "Emperyalizm" kitabında "Çarlık Rusya'sı Ermeni çetelerini örgütlüyor, bunları savaşta ateşe sürecek ve Osmanlı'yı parcalayacak" diyecektir.
       Hınçak ve Taşnak Terör Örgütlerinin Kurulması
    Ermeni cemiyetleri, planlı bir şekilde başlattıkları siyasî faaliyetleri her geçen gün daha da sistematik bir hale getirerek genişletiyorlardı. Bu cemiyetlerin yanında, bir başka yol da denenmiş ve Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurulmuştu. 1887'de İsviçre'nin Cenevre kentinde Hınçak (Ermenice:Çan),  1890'da Tiflis'de Taşnak / Daşnaksutyun: (Ermenice: Birlik) Ermeni Devrimci Federasyonu  komiteleri ortaya çıkmıştır. Bu komitelere hedef olarak; “Erivan’dan Akdeniz’e Büyük Ermenistan’ın” kurulması için Anadolu toprakları ve amaç olarak Osmanlı Ermenilerini “kurtarmak” gösterilmiştir. 
    Taşnak ve Hınçak terör örgütleri Ermeni ayaklanması ve terör eylemlerinin organizasyonunda kilit rol oynadı.
  Taşnak Tarihi adlı eseri yazan M. Varantyan, Berlin Kongresi sonrasında Ermeni sorunun devletler arası bir şekil aldığını, yılardan beri mevcut olan Türkiye ve Kafkas Ermenileri arasındaki ayrılığı kaldırdığını ifade etmekte ve şöyle devam etmektedir: “Raffi’nin, Azruni’nin, Türkiye Ermenilerinden Hrımyan’ın, K.Odyan’ın ideallerini yürütü; birleştirdi. Her şeyden önce, millîyet fikri ilerledi. İlk iş olarak Karabağ’dan, Muş’a, Zeytun’a kadar olan Ermeniler, bir toprak, bir kan, bir dil, bir kültür, bir din, bir tarih sahibi olduklarını duydular. Milliyet, aynı zamanda hareket ve çalışmada birleşmeyi temin etti.”  
  Bu amaç için birleşen Ermeniler her yerde yeniden teşkilatlanıyorlar, cadde ve sokaklardaki bürolarına tabelalar asarak faaliyet gösteriyorlardı. Türkiye’ye, isyanda kullanılmak üzere bol miktarda silah sokuyorlar, bu silahlar, çarşıda, pazarda serbestçe satılıyordu. Rusya’dan gelen Ermeni komitacıları durmadan Ermeni gençlerine ateş ve silah talimi yaptırıyordu. Taşnak Komitesi Tiflis'te silah fabrikası bile kurmuştu.
    Taşnak ve Hınçak terör örgütleri kuruluşlarıyla birlikte en küçük Ermeni köyüne varıncaya kadar silahlı teşkilat için talimatnameler ve komiteciler göndermeye başladı. Komite teşkilatlanması; “siyasî haberci çeteler, köy çeteleri, esnaf dernekleri, yedek çeteleri, mütefekkir ve aydınlar cemiyetleri, seyyar müfrezeler” şeklinde organize edilmişti. Bunlardan başka “her köyde 30-40 kişilik haberci müfreze, yardımcı müfreze, silah ve cephane tedarik edecek müfreze, haberleşmeyi temin için kadınlar müfrezesi” şeklinde tüm alanlara yayılmış bir terör örgütlenmesi oluşturulmuştu.
     1880 yılı sonlarına kadar, Berlin Antlaşması’nın 61’nci maddesinin kendilerine vaat ettiği hakları büyük devlerce takip edilen ve bu döneme kadar isyan hazırlıkları yapan Ermeniler, bu tarihten sonra “ıslahat - muhtariyet” isteğiyle harekete geçtiler. Hınçak Gazetesi 7 Eylül 1890 tarihli nüshasında; “Ermeniler, Avrupa’nın nihai gayelerine aykırı düşecek bütün tekliflerini ret edeceklerdir ve bu dava için kanlarının son damlasına kadar mücadeleye hazırdırlar.” diyerek Osmanlı Devleti’ne tehdit savurmaktaydı.
      Taşnak Komitesi'nin İlk Emri: “Türkü, Kürdü Her Yerde, Her Türlü Şartlar Altında Vur."
   Bu komiteler gayelerine ulaşmak için hiçbir engel tanımamış, hatta kendilerinden olanları bile çekinmeden öldürmüşlerdir. Taşnak komitesi vermiş olduğu ilk emirlerde; “Türkü, Kürdü her yerde, her türlü şartlar altında vur. Gericileri, hainleri, sözünden dönenleri, hafiyelerini öldür, intikam al” direktifini vermekteydi.  
     Bir başka bildiride şunlar yazılıydı: “Bizim gayemiz Rusya ile aynıdır. Şimdi binlerce Ermeni, Moskova ordularında yiğitçe savaşıyor. Ermenistan’ı kurmak ve Türk boyunduruğundan kurtarmak için canlarını feda edeceklerdir. Asya-Avrupa Türklerden temizlenecek. Bizler Rusların, İngilizlerin, Fransızların yanında bağımsızlığımızı kazanana kadar savaşacağız.”
    1890 yılında yayınladıkları beyannamede: “...0 halde arkadaşlar, mukaddes maksadımız uğrunda, müşterek düşmana karşı birleşelim. Gençler! Her yerde yüksek mefkurenin müdafii olan sizler de halkla birleşin. Zenginler, sizler de halkın düşmanlara Kürt Beylerine karşı göğüslerini siper edenlere, kendilerini korumak için silah almalarını temin edin. Ermeni kadını sen de bu mukaddes işe ruh ver. Din büyükleri, hürriyet askerlerini vaftiz et. Beklemenin zamanı değil toplanınız, vatanın kurtarılması işini kahramanca gerçekleştirelim.”  denmektedir.
    Taşnak Komitesi’nin 1891’de yayınladığı bir başka bildiride şöyle deniliyordu: “...Ermeni arkadaşlar, umutla, inançla, sönmez bir aşk ve arzu ile gece gündüz hazırlanınız. Her saniye hazır bulunarak bekleyiniz ki, her türlü zulüm ve haksızlığa uğramakta bulunan Türkiye Ermenistan’ındaki kardeşlerimize genel isyan işaretini verebilelim...”
      Hınçak Gazetesi : "Örgütlenin! Silahlanın! "
  Hınçak Gazetesi 1892 Temmuz ayında şunları yazmıştır: “Kötü olaylara gebe, nakit günler geçiriyoruz. Bıçak kemiğe dayandı. Kaçınılmaz sonuç için hazırlanın. Örgütlenin! Silahlanın! Elinize ne geçerse onunla silahlanın. Bir yer ayaklandığında ya da direnişe geçtiğinde, siz de bulunduğunuz yerde, aynını yapın. Özgürlük ışığını yakın!”
  Ermeni iddialarının öncülerinden Louise Nalbandian Hınçak Komitesi'ni anlatırken şunları söylemektedir: “Ermeni halkının duygularını harekete geçirmek için tahrik ve teröre ihtiyaç vardı. Halk, düşmanlarına karşı kışkırtılacak ve aynı düşmanın misilleme faaliyetinden yararlanılacaktı. Terör, halkı korumak ve Hınçak programına güven duymasını sağlamak için bir yöntem olarak kullanılacaktı. Parti (komite), Osmanlı Hükûmeti’ni terörize etmeyi amaçlamıştı. Bu suretle rejimin prestiji azaltılacak ve tam anlamıyla dağılması için çaba harcanacaktı. Terörist taktiklerin tek odak noktası hükûmet olmayacaktı. Hınçaklar, o sırada hükûmet hesabına çalışan en tehlikeli Ermeni ve Türkleri de öldüreceklerdi.” 
      Aynı şekilde Van'daki İngiliz Konsolos Yardımcısı Williams 4 Mart 1896 tarihli yazısında; “Taşnak ve Hınçakların kendi vatandaşlarını terörize ettiklerini, aşırılık ve çılgınlıklarıyla Müslüman halkı kışkırttıklarını, reformların uygulanması için girişilen tüm çabaları felce uğrattıklarını ve bütün Anadolu'da olup bitenlerden Ermeni komitelerinin cinayetlerinin sorumlu olduğunu” belirtmişti. 
      Hınçak faaliyetleri hakkında Trabzon’dan İngiliz Konsolosu, Elçi Sir Philip Currie’ye 28 Ekim 1895 de şöyle yazmıştır: “Hınçaklılar, hareketleri dışarıdan idare ediyorlar ve kendileri tamamen emniyet içinde bulundukları halde, Türkiye’deki ırkdaşlarına hayatı dayanılmaz bir hale getiriyorlardı. Amaçları, Müslümanları Hristiyanlara karşı kışkırtmak ve katliamlar çıkartarak memleketi dehşet içinde bırakmaktır. Bütün dünyaca bilinmelidir ki, bu örgütün, anarşik bir karakteri vardır.” 
    ABD Misyonerleri; " Bütün Hristiyan Halka ve Misyonerlerin Faaliyetlerine Büyük Kötülükler Yapmakta ve Istıraplara Sebep Olmaktadır."
     Ermeni toplumu arasında ayrılıkcı fikirlerin oluşturulmasında yıllarca mesai harcayan misyoner örgütleri bile Ermeni tedhiş hareketlerinden rahatsız olmuşlardır. ABD misyoner örgütü, “Massachusetts Hom Missionary Society (Boston)” başkanı Charles B. Rice mensuplarına şu bildiriyi yayınlamıştır: “Ermeniler arasında ihtilalci Hınçak Partisi’nin yangıncı ve ihtilaci gayelerini göz önüne alan Massachussets misyoner merkez cemiyeti (Boston), bütün ilgilileri, bu partiye hoşgörü ile davranmamaları konusunda uyarır.”  
     Aynı şekilde İstanbul’daki Robert College’nin müdürü Dr.Hamlin, ABD’nin Boston şehrinde yayınlanan Congregationalist Dergisi’ne 23 Aralık 1893’te yazdığı mektupta Taşnak partisi hakkında benzer şikâyette bulunmuştur: “Taşnak ihtilal partisi, Türk İmparatorluğu’nda bazı taraflarında bütün Hristiyan halka ve misyonerlerin faaliyetlerine büyük kötülükler yapmakta ve ıstıraplara sebep olmaktadır. Bu gizli bir komitedir ve ancak doğuya has bir sahtekârlıkla yönetilmektedir.”
     Hınçak Marşı;"Ermeniler Her Tarafta Ayaklansın"
  Taşnak terör örgütünün marşı; “Taşnaksağan Çetesi, Sason’a gidelim. Yiğit arkadaşlarımız bizi bekliyor”, sözleri ile başlıyor “Anamız Ermenistan’ı elden çıkardık, şimdi kuvvetliyiz tekrar alalım” cümlesiyle sona eriyordu. Hınçak terör örgütü’nün marşı; “Erzurum’da, İstanbul’da ra’d asa (gök gürültüsü gibi) ilk hareketin çanını çabuk çal! Ermeniler her tarafta kıyam etsin! (ayaklansın)”  deniliyordu.
  Hınçak komitesinden önce İstanbul’da kurulmuş olan Ermeni Vatanperverler Cemiyeti, yayınladığı bildiride kuruluş gayesini şöyle açıklamıştı: “Türkiye Ermenistanı’na, Ermeni milletinin ihtiyaçlarına uygun olarak idarî ıslahat yaptırmaya çalışmak. Ermeni milletine  serbestçe kendi kendini idare etmek hususundaki haklarını almak. Ermenileri gayelerine ulaştırmak için şartlara uygun vasıtalara başvurmak suretiyle hürriyetini elde etmek için dâhili bir güç peydah etmeye çalışmak. Vatanın kurtarılması için çalışanların faaliyetlerine maddî ve manevî yardımlar yapmak.”
   Ermeni örgütleri ve kuruluşlarının müşterek amacı; yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı gibi her fırsattan yararlanarak Türkiye’yi istikrarsızlığa sürüklemek ve sözde Doğu Anadolu’da işgal altındaki Ermeni topraklarını kurtararak bağımsız bir Ermenistan kurmaktı. Kurulan Ermeni örgütleri; “Çeteler teşkil etmek, Osmanlı toplumunun maneviyatını bozmak, Türkleri eldeki bütün imkânları kullanarak  öldürmek, yok etmek, egemenlik haklarından mahrum kılmak, Ermeni azınlık topluluklarını silahlandırmak, ihtilal, isyan ve terör için hazırlamak, ihtilal komiteleri, katliam grupları, katliam birlikleri kurmak, hükûmet kuruluşlarını tahrip etmek, yağmalamak gibi doğrudan teröre ve terörün yaygınlaşmasına çalışan”  ve kuruluş düzenleri bu esaslara dayanan yol ve yöntemleri kullandılar.
  Diğer taraftan terör eylemleriyle umutlanan Ermeniler; Amasya çarşısı yangınından sonra, Eylül 1895’de kendilerini o kadar emniyette ve kuvvette gördüler ki hükûmetin aldığı tedbirleri protesto etmek için İstanbul’da gürültülü bir gösteri yaptılar. Aşiret Süvari Alayları’nın dağıtılmasını ve aynı şekilde Avrupa tarafından kabul olacak bir genel valinin tayinini istediler.
    Erzurum Rus Konsolosu Mayevsrıy; "Nifak Tohumu Komitacıların Hayal Ettikleri ve Fiiliyata Geçirdikleri Bir Olgudur”  
    Tüm bunlara rağmen Ermeni komite faaliyetlerinin yoğunluk kazandığı 1895 yılına gelindiğinde Ermenilerin Doğu Anadolu’da durumunu Erzurum’da Rus konsolosu olan Mayevsrıy (Mayafeski) şu şekilde ifade etmektedir: “Doğu illerini bilen her tanınmış âlim itiraf eder ki Kürdistan’da yaşayan bütün Hristiyan köyleri müslüman köylerinden çok zengin ve refah içinde yaşarlar. …Ermeniler kürt köylerine göre diğer halka göre çok zengin. Görüldüğü gibi 1895 yılına kadar Ermenilerin Osmanlı ülkesindeki sıkıntıları hep hayali, abartılmış uydurmalardır. Osmanlı ülkesindeki Ermenilerin başka yerlerde yaşayan Ermenilerden daha aşağı bir yaşantıları yoktur. Fakat Ermeni ihtilalcilerin yağmacılıkları, savaş ve başka halleri iddia ettikleri bütün durumlar maalesef Kafkasya’da vardır.  …Nifak tohumu komitacıların hayal ettikleri ve fiiliyata geçirdikleri bir olgudur...”  
   Ermenilerin 1905 yılında II. Abdülhamit’e düzenledikleri suikast girişimi nedeniyle başlatılan kovuşturma kapsamında İzmir Ermeni İhtilal Komitesi Nizamnamesi ele geçirilmiştir. Bu nizamname komitelerin maksatlarını yansıtan bir belge olması açısından ilginçtir. Bu nizamnamede, Ermeni toplumunun esir olduğu, hayat hakkından yoksun bulunduğu ve bu koşullarda isyanın en doğal hakları olduğu hükümlerinin yer aldığı görülmüştür. Yine bu koşullarda, Ermeniler ’in varlıklarını koruyabilmek için, isyan ve terör yolunu seçtikleri bu amaçlarına ulaşmak için de, savaşçılara ve bunlara yardımcı kuruluşlara ihtiyaçlarının olduğu nizamnameden anlaşılmıştır. 
       Sadettin Paşa: "Yanlış Yola Gidiyorsunuz. Önümüzde Ölüm Tehlikesi Var. Vazgeçin, Dört Asırdan Beri İzlediğiniz Yoldan Sapmayın, Sadakatten Ayrılmayın. Ümit ve Arzu Ettiğiniz Şeyler Avrupa’nın Siyasî Dengesine Uymadığından Gerçekleşme Şansına Sahip Değildir."
    Ermenilerin yoğun bir şekilde  örgütlenerek Müslümanlara yönelik terör eylemlerine giriştikleri bölgelerden olan Van’da Sadettin Paşa 10 Şubat 1896’da Ermenilere hitaben şu tarihi uyarıyı yapmıştır:
“...Devletin gösterdiği kolaylık ve kendi eliyle açtığı mektepler sayesinde dünya ahvalinden haberder oldunuz, zenaat ve ticaretin nimetlerinden nasiplendiniz. Memleket ticaret hayatının önemli bir kısmını elinizde tuttunuz, ona sizler yön verdiniz. Arazinin en verimli yerlerine sahip oldunuz. Devletin size duyduğu güven sayesinde Hazine-i Hassa nezareti, Hariciye memurlukları ve Şura-yı Devlet azalıkları gibi görevler, nüfustaki azınlığınıza bakılmaksızın sizlere verildi ve verilmekte terettüt edilmiyor.
   Sözün kısası, sayılmakla bitmez bunca nimetlere, bunca yardımlara, kolaylıklara karşı, devletin azametli eteğine dört elle değil, bin elle sarılıp o eteği günde bin defa öpüp baş üstüne koymak insanlığın gereği iken siz Ermeniler aksi davranışlarda bulundunuz. Buna teessüf etmemek elden gelmez. Yanlış yola gidiyorsunuz. Önümüzde ölüm tehlikesi var. İşte devlet size haber veriyor. Vazgeçin, dört asırdan beri izlediğiniz yoldan sapmayın, sadakatten ayrılmayın. Pişman olursunuz. Son pişmanlık fayda vermez. Ümit ve arzu ettiğiniz şeyler Avrupa’nın siyasî dengesine uymadığından gerçekleşme şansına sahip değildir.”
     Ermenilere Yurt Verilmesini İçeren “Anadolu Islahatı” Sürecinin Başlaması
    Daha önce açıklandığı üzere, 3 Mart 1878 tarihli Yeşilköy Antlaşması’nda yer alan; “Anadolu’nun doğusunda Ermenilerle meskûn yerlerde ıslahat yapılması ve Ermenilerin Kürtler ve Çerkeslere karşı himaye edilmesi” hükmü Ermeni Sorunu’nun uluslararası alana taşınması yolundaki ilk adım olmuştur. Temmuz 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’nda, Yeşilköy Antlaşması’ndaki “Ermenilerin oturmakta bulunduğu Anadolu vilayetlerinde yeni bir idare tarzının kurulması ve Ermenilerin Kürtlerle Çerkeşlere karşı korunması” şeklindeki hüküm bu kez; “yeni bir idare tarzının kurulması” şeklindeki ifadeyle Ermenilere ayrı bir yurt sürecinin başlamasına neden olmuştur.
    İngiltere’nin öncülüğünü yaptığı Avrupa Devletleri; Osmanlı Devletini baskı altında tutarak, Berlin Antlaşması’nın Rumeli ve Doğu Anadolu’ya ait hükümlerinin yerine getirilmesini talep etmişler ve Doğu Anadolu’da  Ermeniler lehine düzenlemeler ihtiva eden ıslahat (reform)hususlarında bir  çok nota vermişlerdir.   
       Büyük devletlerin sırf kendi nüfuz politikaları sebebiyle ortaya çıkardıkları, “Anadolu Islahatı”nın diğer bir deyişle Osmanlı toprakları üzerinde “Ermeni Devleti” kurma planının çözüme kavuşturulması teşebbüsleri  sonraki yazımızın konusu olacaktır.




Hiç yorum yok: