Genç Türkiye: Ümmetten millet olmayı başardı.
Türkiye 1923‘te yıkılmış ve işgal edilmiş bir
imparatorluk mirası üzerinde topyekûn sürdürülen bir İstiklal Savaşı sonucunda
kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti‘ni kuran kadro; Parlamenter Sistemi ve “Üniter - Milli Devlet”i esas aldı. Modern
dünyanın kabul ettiği evrensel değerler,
demokratik ve laik yönetim şekli benimsendi. Ülkemiz kısa sürede büyük
atılım yaptı. Ümmetten millet olmayı başardı. Dünyada kabul gören, saygın bir
ülke oldu.
SSCB’nin çöküş süreciyle birlikte ülkemiz
emperyalist ve Siyonist güçlerin hedefi haline geldi. SSCB’nin gücünü koruduğu
dönemde istikrarlı bir Türkiye, ABD ve diğer güçler için gerekliydi. Ancak
SSCB’nin gücünü kaybetmesiyle birlikte, Türkiye’ye eskisi kadar ihtiyaç
kalmadı.
Batı; 1990
lı yıllardan itibaren İslam ülkelerinde “Siyasal İslam” diye adlandırılan, dini
referans alan, İslami motifli, siyasi hareketlerin önünü açtı. Bu tür siyasi
akımların demokratik usul ve yöntemlerle sisteme angaje edilmesi desteklendi.
Bu sürece paralel olarak; İslam ülkelerine örnek gösterilen Türkiye’de -İslam
motifli - siyasi akımların kurulması ve güçlenmesinin önü de açılmış oldu.
Ülkemizde;
Milli Görüş olarak bilinen siyasi hareket içinden ayrılanlar; bugün
ülkemizi yöneten AK PARTİ’yi kurdular. AK PARTİ kuruluşundan kısa süre sonra
2002 de iktidar oldu. AK PARTİ liderlerinin o süreçte çok sık aralıklarla ABD
ye gittiği ve oradaki ilgili kurum ve kuruluşlarla iştiraklerde bulunduğu
gözlemlendi. AK PARTİ’nin geçen süreç içerisinde Mısır merkezli “Müslüman
Kardeşler”e yakın bir ideolojik çizgiyi benimsediği görüldü.
Türkiye AK PARTİ ile birlikte; daha önce tanık
olmadığımız bir kısım söylemelerle karşı karşıya kaldı. Özellikle Çözüm süreci
olarak isimlendirilen süreçte;
“Üniter Milli Devlet”
“Ülke yönetim sistemi”,
“TSK ve
“ Atatürk”
gibi daha
önce gündeme getirilmeyen bir çok konu devletin kuruluş nitelikleri tartışmaya
açıldı.
“Jeopolitik Riskler” Etkili Oldu.
Dünyada değişen
“Jeopolitik Riskler” göz önüne alındığında Siyasal İslam olarak
isimlendirilen politik hareketlerin başta ABD ve İsrail olmak üzere Batı’nın
orta vadeli çıkarları ile örtüşmediği görüldü.
Çünkü; “kestirilemez ve
öngörülemez uygulamalarla” yeni istikrarsızlıkların odağı olabilme potansiyeli
vardı.
İlk pratik tepki Mısırda verildi.
Daha önce ABD ve Batı tarafından desteklenen
"Müslüman Kardeşler" ideolojisini benimsemiş ve seçimle iş başına
gelmiş olan Mursi yönetimi hedefe oturdu. Ve Mısırın "Siyasal İslam"
görünüşlü iktidarı askeri darbe ile alaşağı edildi. Askeri yönetim ABD tarafından desteklendi. Mursi’yi
iktidara getiren güç, aynı şekilde iktidarını da elinden almış oldu. Bu dönemde
AKP, Mısırın devrik yönetimine destek verdi. Mısırın devrik liderliğine destek figürü olan “RABİA”
Türk kamuoyu ile tanıştı.
ABD ‘de Başkan seçilen Donald Trump bir çok ülke
liderini sırada bekletirken Mısırda askeri darbe ile Müslüman Kardeşleri
deviren yönetimle diyalog kurdu. Trump,
Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi ile Beyaz Saray'da görüştü.
Batı; Türkiye'de AKP liderliğine ilk dönemde çok ciddi destek verdi.
Bu destek Mısır süreci ile birlikte geri çekildi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şahsında eleştiriler yoğunlaştı. Demokratik dışı
uygulamalara, despotik yönelimlere giriştiği ve kökten dinci, radikal akımlara
destek verildiği savıyla başta ABD olmak
üzere AB ülkelerinden eleştiri getirildi.
Bugün 16 Nisan 2017
“Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi” halk oyuna
sunuldu ve %51.33 ile kabul edildi. Bu oran ülkenin yönetim sisteminin değiştirmesine
halkın güçlü bir onay vermediğini gösterdi. Çok az bir oranlada olsa, ülkemizin
yönetim sistemi değişti. Parlamenter Sistem tarihe karıştı. Bir nevi Başkanlık sistemine geçildi. Bu sistem ile birlikte
ülkemizin kuruluşunda 1923 te benimsenen yönetim sistemi tarihe karıştı. Doğal
olarak % 50 yakın milyonlarca seçmen kaygılıydı ve bu sonucu üzülerek
kabullendi.
Seçim döneminde görüldüğü gibi; taraflar seçime
eşit şartlarda giremedi. Orantısız bir şekilde seçim çalışmaları sürdürüldü.
EVET cephesinde; kamu ve devlet gücünün kullanılarak
yürütülen seçim kampanyasına karşı, HAYIR cephesi böyle bir güçten yoksundu.
Tanıtım ve propaganda faaliyetleri bir nevi asimetrik şekilde orantısız
sürdürüldü.
HAYIR cephesi bu süreçte öngörülemez bir BAŞARI
gösterdi.
Birçok ayrı fikre ve etnik yapıya sahip, normalde
bir araya gelemeyecek milyonlar kendiliklerinden bir sivil toplum örgütü olarak
HAYIR cephesinde yerini aldı. Sosyal medya kullanılarak yoğun bir ittifak
kuruldu. Bu güç ülkemizde gelecekte olabileceklerinde bir ön izlemesiydi. Ülkenin
sokaklarından, caddelerinden ve kamu alanlarından mahrum edilen, sindirilen HAYIR
cephesi böylece mücadele azmini, yolunu ve yöntemini bulmuş oldu.
Halk oylamasındaki usulsüzlük iddiaları tartışma yarattı. Secim sonuçlarına itiraz edildi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili
Bülent Tezcan, referandumda açık sayım kuralının çiğnendiğini söyledi. Yüksek
Seçim Kurulu'ndan (YSK) referandumu iptal etmesini isteyen Tezcan bunun için
gerekirse önce Anayasa Mahkemesi'ne (AYM), sonra Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracaklarını söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Osman
Baydemir referandum ile ilgili olarak yüzlerce itiraz dilekçelerinin Yüksek
Seçim Kurulu'nda (YSK) olduğunu söyledi. Baydemir, "Hükümet sonucu ilan
etmekte acele etmesin. İtirazlarımız sonuçlanana kadar seçim bitmemiştir' dedi.
Batı ülkeleri Halk Oylamasına ilgi gösterdi.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nden (AKPM) gözlemciler,
"referandumun eşit şartlarda gerçekleşmediğini, referandumunun
uluslararası standartların altında kaldığını belirtti".
ABD Dışişleri Bakanlığı; referandum oylaması ve
kampanya süreciyle ilgili ilk gözlemlerini aktaran Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı’na (AGİT) teşekkür ettiklerini ve raporunda dile getirdiği endişeleri
not ettiklerini kaydetti.
Almanya Başbakanı Merkel;, "Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın ülkenin tüm kesimleriyle
saygıya dayalı bir diyaloğa geçmesi gerektiğini belirtti. Oylamada usulsüzlük
yapıldığı yönündeki iddialara ilişkin olarak Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı’nın (AGİT) bugün yayınlayacağı ön raporun beklendiği ve federal
hükümetin gözlemcilerin değerlendirmesine oldukça önem verdiği vurgulandı."
Belçika'da (Anayasa değişikliği referandumunda yüzde 80'e yakın "Evet" oyu çıkmıştı); "Türkiye kökenlilerin çifte
vatandaşlığının iptal edilmesi tartışması yeniden gündeme geldi. Hükümet ortağı
Flaman Hıristiyan Demokrat Partisi; Türkiye'de totaliter bir rejimi
destekleyenlerin çifte vatandaşlığına son verilmesini istedi. Belçika'daki
Türkiye kökenlilerin büyük çoğunluğunun totaliter bir sisteme destek verdiğini
belirten Bogaert, bunun "kabul edilemez" olduğunu söyledi".
Guardian; "Devasa sonuçları olan az farkla bir
kazanım."
Times: "Erdoğan'ın zaferi geride 'bölünmüş bir
Türkiye' bıraktı."
The Economist; “Yabancı gözlemciler,
hükümeti oylamayı kendi lehine etkilemekle suçladı. Hayır kampı da sahtecilik
iddialarında bulunuyor. Ülke hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda."
New York Times (NYT); "referandumun bir korku
atmosferi içinde gerçekleştirildiğini", gazeteye konuşan Orta Doğu
Demokrasi Projesi Türkiye uzmanı Howard Eissenstat da referandum sonucunu
"Ülke için hayati önemdeki güçler ayrılığına indirilmiş öldürücü bir
darbe" olarak yorumluyor ve "Yargı bağımsızlığı referandum öncesinde
de şok edici biçimde zayıftı; yeni sistem
bunu daha da beter hale getirdi."
Council on Foreign Relations’ın (ABD’li düşünce kuruluşu) Türkiye uzmanı Steven Cook, referandumda ‘Evet’ sonucu çıkmasıyla
birlikte modern Türkiye tarihinin sona erdiğini söyledi. ‘Huzur içinde yat Türkiye, 1921-2017’
başlıklı bir yazı yazan Cook, ‘Evet’ oyu verilmesiyle Atatürk’ün hayal ettiği
modernliğe konan karşıtlığın dillendirildiğini belirterek, “Erdoğan sadece referandumu kazanmadı,
ülkenin modern tarihinin bir devrini tamamen kapattı.”
Ülkemiz artık “yeni bir yönetim sistemiyle” yönetilecek.
Umarım yazar Steven Cook ve diğerlerinin görüşleri gerçekleşmez.
Ülkemiz iç kargaşaya ve istikrarsızlığa doğru
yelken açmaz.
16 Nisan 2017 “Modern Türkiye'nin sonu değil,
Yeni bir başlangıcın umudu olur.
Yeni bir başlangıcın umudu olur.
Cumhuriyet; 15 Nisandan daha güçlü,
Güzel ülkemin kuruluş ayarlarına sadık,
Atatürk’ün izinde,
yeniden yükselişi olur..!Güzel ülkemin kuruluş ayarlarına sadık,