1 Eylül 2015 Salı

PKK'nın Kuruluşu Öncesinde Kürtçü-Bölücü Çalışmalar

Doğu Anadolu:Büyük Güçlerin Hakimiyet Mücadelesine Sahne Oldu.
Rusya ile Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya  ile İngiltere arasında 19 ncu yüzyıl ortalarında başlayan ve 20 nci yüzyılın ilk yarısına kadar süren hâkimiyet mücadelesi kısa sürede Doğu Anadolu'yu da kapsadı. 
Mücadele boyunca bütün taraflar, bu bölgede yaşayan ve birbirinden farklı etnik ve dinsel gruplardan müttefikler oluşturmanın yanı sıra grupları birbirlerine karşı kışkırtıp örgütlemek suretiyle 20 nci yüzyıl ve sonrasını da içine alacak politikaların temellerini attılar.
I ve II Dünya Savaşı arasındaki dönemde söz konusu politikalara kısa bir süre ara verildi. Ancak II Dünya Savaşı sonrasında şekillenen dünya düzeninde, iki kutuplu sistemin rekabeti, tüm dünyaya olduğu gibi kısa sürede Orta Doğu'ya da yansıdı. Bu rekabet geçmiş politik araçların tekrar hatırlanmasına neden oldu ve SSCB’nin desteğiyle İran'da bir Kürt devleti kuruldu.
Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin Kurulması (22 Ocak 1946)
Mahabad Cumhuriyeti Ocak 1946'da Sovyetler Birliği'nin desteğiyle kuruldu.  Başkenti İran/Mahabad'dı. II. Dünya Savaşı sırasında, İngiltere ve Sovyetler Birliği İran'ın işgali konusunda anlaşmıştı. İngilizler güneyden, Sovyetler ise kuzeyden saldırarak İran'ı ikiye bölerek işgal etti. 
Sovyetler desteğinde 1943'te KOMELA (Komeleyê Jinêweyê Kurdistan/Kürdistan Diriliş Topluluğu) kuruldu ve diğer ülkelerde bulunan Kürtler ile işbirliğini sağlamaya çalışıldı. Daha önce 1930'da Oramar İsyanı (Dağlıca/Hakkâri)'ndan sonra Kasım 1931'de Kuzey Irak'ta ayaklanan Şeyh Ahmed Barzani ve kardeşi Molla Mustafa Barzani de bu işbirliğe  katıldı. Ekim 1945'te KOMELA, adını İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) olarak değiştirdi.  
Sovyetler KDP-İ'ye silah yardımında bulundu. 22 Ocak 1946'da Mahabad'da Çarçıra Meydanı'nda Mahabad Cumhuriyeti'nin kuruluşu ilan edildi. 
Mahabad Yöneticileri Kuruluşu ilan edilen Çarçıra Meydanı'nda asılarak idam edildi. 
Sovyetler İran topraklarından çekilince 17 Aralık 1946’da İran ordusu Mahabad'ı işgal ederek Mahabad Cumhuriyeti'ni yıktı. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Savunma Bakanı Mahabad Cumhuriyetinin ilan edildiği yerde Çarçıra Meydanı'nda asılarak idam edildi. Cumhuriyete katılmış olan Molla Mustafa Barzani ise Barzan bölgesinden kaçarak Sovyetler Birliği'ne iltica ederek Bakü'ye gitti.
XIX yüzyılda başlayan Milli Mücadele ve  Cumhuriyet döneminde de devam eden toplu hareketler - isyanlar -  oldu.
Bu isyanların en büyük özelliği ise bir bütünlük arz etmemeleriydi. Siyasi talepleri olmayan  bu toplu hareketler, genelde devletin vergi, askerlik  vb diğer uygulamalarına karşı, bir kısmı da dış güçlerin kışkırtmaları ile  aşiret lideri veya şeyhlerin öncülüğünde yapılan  yöresel bir tepki hareketleriydi.  
Dersim (1938) İsyanından sonra SSCB’nin desteğinde “Marksist İdeolojik temelde  Bölücülük” dönemine girildi. 
Dersim İsyanı'nın bastırılmasından sonra kitlesel isyan hareketleri dönemi sona ermiştir. Bu isyanların sonucunda Türkiye'nin toprak bütünlüğünün isyanlarla ihlal edilmesinin imkansız olduğu anlaşılmış ve bundan sonra  SSCB’nin desteğinde “Marksist Bölücülük” dönemine girildi. Bir süre fiili hareketlere girişilmeksizin fikri alanda çalışma ve örgütlenme çabalarına yönelinmiş ve eğitim çalışmaları yapılmıştır.
Dünya politikalarında belirleyici olmaya başlayan iki kutupluluk kısa sürede “Kürt” kartının da ikili nitelik kazanmasına yol açmıştır. 
Bu bağlamda bölücü kürtçülük; Orta Doğu alt sistemindeki rekabetten kaynaklanan şekillenmeyle de etkileşime girmiş ve iki farklı kulvarda gelişme göstermiştir. ABD ve SSCB'nin Orta Doğu'daki müttefikleri karşılıklı olarak bu kartı politik alanda hızla örgütleyip kullanmaya girişmişlerdir. 
İvme kazanan bu konu Irak eksenli Mesut Barzani liderliğinde "sağ" hareket olarak ABD-İran-İsrail ekseninde destek almış, Celal Talabani liderliğindeki “sol” ise zaman zaman kesintiye uğramakla birlikte SSCB-Suriye-Irak (Irak'ın yer aldığı kamp bazen değişiklik göstermiştir) ekseninde destek alarak siyasal ve askerî anlamda faaliyet göstermiştir. Bu bölgesel gelişme, kısa sürede Türkiye'ye de yansımıştır. 
Türkiye'deki siyasî Kürtçülük hareketi iki farklı yol izlemiştir. 
Birincisi Barzani referanslı sağ Kürt hareketi, ikincisi ise 1960 sonrası Türkiye'deki sosyalist hareket içinden çıkan sol Kürt hareketidir. Her iki hareketin Türkiye'deki liderlerinin birbirleriyle giriştikleri rekabette hayatlarını kaybetmeleri neticesinde ortaya çıkan boşlukta bölücü Kürt hareketi yeniden şekillenmiştir. 
Bu şekillenmede Soğuk Savaşın hızlanmasıyla birlikte küresel ve bölgesel rekabet etkili olmuş, “Kürtçülük” yeniden uluslar arası politika alanında kullanılacak bir koz olarak ön plana çıkartılmaya başlanmıştır. Kürtçü bölücü örgütler yanında bir dizi "sol" örgüt’te ortaya çıkmıştır.
1950 yılından itibaren yasal ve yasadışı bölücü parti, dernek ve örgütler kurulmuş ve bu alanda yoğun bir faaliyet gösterilmiştir. Bu gruplardan başlıcaları şunlardı:
  • Kürt İstiklal Partisi-1958,
  • Türkiye Kürt Talebe Cemiyeti-1959,
  • Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi-1965,
  • Devrimci Doğu Kültür Ocakları-1969,
  • Devrimci Demokratik Kültür Dernekleri-1975,
  • Kürdistan Öncü İşçi Partisi-1972,
  • Türkiye Kürdistan Sosyalist Partisi-1975,
  • Rızgari-Kürdistan Kurtuluş Partisi-1975,
  • Kawa-Kürdistan Proletarya Birliği-1976,
  • Ala Rızgari-Kurtuluş Bayrağı-1978,
  • Ala Rızgari Birlik Platformu-1978,
  • Kürdistan Ulusal Kurtuluşçular-1978,
  • Kürdistan İslam Partisi-1979,
  • Kürdistan Sosyalist Birliği-1986,
  • Kürdistan Sosyalist Hareketi-1986,
  • Kürdistan Kurtuluş Hareketi-1988,
  • Kürdistan Birleşik Halk Partisi-1992.
Barzani Türkiye sınırı boyunca sürdürdüğü silahlı mücadele sonucunda rakip Kürt güçlerine karşı kısmi başarı temin etmiştir. 
Bu arada Mardin, Hakkari, Van ve Diyarbakır'da da Barzani'nin siyasal etkisinin arttığı görülmüştür. Artan bu etkide bölgenin gerek Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı ile bütünleşememesi sonucu komşu olduğu Irak ve İran ile sürdürdüğü aşiret bağlarının ve gerekse Barzani ailesinin Nakşibendi tarikatı mensubu olmasının büyük rolü olmuştur.  
Yukarıda belirtildiği üzere sol fikirlerin Türkiye'de önemli bir yer tutmasını takiben, doğulu gençlerin büyük bir kısmı da Barzani hareketinin bir kolu olan 1964’te kurulan "Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi(TKDP)"nin ruhuyla 1969'da TİP'ten ve Yön Hareketi'nden kişilerin de yer aldığı bir grup tarafından kurulmuş olan “Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO)” etrafında örgütlenmeye başlamışlardır. 
Devrimci Doğu Kültür Ocakları Marksist ideoloji temelinde bölücü kürtçü akımların merkezi haline gelmiştir.
Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO)Marksist/Leninist Kürt hareketi için fikri ve kitle zemini hazırladı.
12 Mart 1970 muhtırası sonrasında bir taraftan Barzani etkisindeki Kürt hareketi bir süre lidersiz kalırken diğer taraftan da bu Kürt örgütündeki liderlik yarışmalarında karşılıklı cinayetler ABD ve Sovyetler Birliği'nin nüfuz mücadelesini gündeme getirmiştir.  
Irak KDP' ye bağlı TKDP ile birlikte hareket eden ve Türkiye'deki genel sol akımlardan etkilenen üniversiteli gençlik ve özellikle doğulu gençlerin örgütlenmiş oldukları DDKO'nun en belirgin özelliği, 1970'li yıllardan itibaren, gelişen Marksist/Leninist Kürt hareketi için fikri ve kitle zemini hazırlamış olmasıdır.  
PKK'nın lideri Abdullah ÖCALAN "Devrimci Doğu Kültür Ocakları"ndan etkilenmiştir.
Nitekim;bu örgütten yani Devrimci Doğu Kültür Ocakları'ndan etkilenen en önemli isim de yıllarca Türkiye'nin başına bela olan PKK’nın lideri Abdullah Öcalan'dır.

Hiç yorum yok: