20 Haziran 2013 Perşembe

Almanya Başbakanı Angela MERKEL- Tayyip ERDOĞAN Rekabetinin İçyüzü ?


Almanya, Türkiye için çok önemli bir ülke.

Almanya’da 5 milyon Türk yaşıyor. Aynı şekilde 5 milyon Alman Türkiye’ye her yıl turist olarak gelmekte. Almanya, Türkiye'nin ihracatında 1. sırayı alırken, Türkiye'nin ithalatında da enerji ithalatı dışında 1984 den beri 1. sırayı korumakta. Almanya'dan Türkiye'ye irili ufaklı 4 bin kuruluşun yatırımı bulunuyor.
Almanya, Türkiye'nin AB ye üyeliğine karşı duruyor.

Almanya’da 1998 seçimlerinden sonra koalisyon halinde Hristiyan Demokrat Parti iktidarı geldi. Hristiyan Birlik Partileri, Türkiye’nin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkmaktalar. Parti tabanının dayandığı seçmenlerin isteğine paralel olarak Angela Merkel; Türkiye’nin “Ayrıcalıklı Ortak” olarak AB’ne girebileceği tezini ortaya koydu. Angela Merkel’in AB tam üye kapısını kapatması üzerine, Başbakan Tayyip Erdoğan; “Alman vakıfları PKK’ya maddi yardım sağlıyor” açıklamalarıyla Almanya’yı sıkıştırmaya çalıştı. Almanya bu açıklamaları fazla ciddiye almadı, ilişkileri germedi. Erdoğan’ı doğrular tarzda Alman Gizli servisi yılda 400 milyon doların PKK'ya aktarıldığını açıkladı.
Türkiye’nin ciddi ekonomik başarı göstermesi, Suriye krizinde AB ve ABD paralel politika izlemesi nedeniyle AB sürecinde olumlu havanın da esmesine neden oldu. Merkel, Türkiye'nin iyi bir yolda olduğunu ve hemen yanı başındaki Yunanistan için güzel bir örnek oluşturduğunu dile getirdi. “AB sürecinde ve ikili ilişkilerde artık imtiyazlı ortaklık kavramını kullanmayacağını altını çizdi. Bir zamanlar IMF'nin gözetiminde olan Türkiye ekonomisinin sağlıklı bir şekilde ilerlediğini belirten Merkel, AB müzakerelerinde açılacak yeni başlıklarda Türkiye’ye destek vereceklerini kaydetti.” Koalisyon ortağı Hür Demokrat Partili Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’de benzer demeçler verdi.
Gezi olayları AKP ye muhalefeti artırdı.

Ancak; en son gelinen Taksim-Gezi Parkı gösterilerinde Alman kamuoyu ve medya konuyu gündeme aldı ve eleştirel mahiyette ciddi tepki verdi. 
Almanya'da; Gezi Parkı olayları öncesinde Türkiye’nin AB ye girişine olumlu bakan %45 seçmen oranının, %30 lara düştüğü söylenir oldu. Tayyip Erdoğan’ın; “İnsan hakları ve Batı ile olan ilişkiler konusunda, demokratik değerlere bağlı olmayan çok sert bir politika izlediğini savunularak, açıklık ve hoşgörü unsurları içeren bir yol izlenmediği” eleştirileri getirildi.
Angela Merkel, Türkiye hükümetinin Gezi Parkı protestolarına karşı yaklaşımının kendisini “dehşete düşürdüğünü” söyledi. Dışişleri Bakanı Guido westerwelle ise; “hem Türkiye'nin hem de kendilerinin Avrupa Konseyi üyesi olduğuna dikkat çekerek, konu insan hakları olduğunda bunun “içişlere müdahale” olarak değerlendirilemeyeceğini” belirtti.
Angela Merkel'in partisi CDU'nun parti programı taslağında daha önce dile getirilen Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tercih edilen ilişki olarak “imtiyazlı ortaklık” terimi kullanılmadı. Türkiye’nin “AB'ye katılma kriterlerini yerine getirmediği, büyüklüğü ve ekonomisinin yapısı sebebiyle AB'ye yük olacağı savıyla,  Türkiye'nin AB üyeliğine tamamen karşı çıkıldı.
Almanya Eylül ayında seçimlere gidecek. Almanya’da mevcut iktidar parti seçmenleri zaten Türkiye’nin AB üyeliğine çoğunluk oranında karşı çıkıyor. Gezi Parkı olaylarında Tayyip Erdoğan'nın tutumu, başta Angela Merkel olmak üzere Alman siyasetçilerine ciddi bir koz ve manevra alanı vermiş oldu.  
Türk Hükûmetinin Gezi Parkı olaylarına müdahale yöntemini ve göstericilere Polisin güç kullanılması yöntemi, “Demokratik değerlere, kişi hak ve özgürlüklerine ve AB kriterlerine uygun olmadığı” savıyla eleştiri getirilmekte, karşı çıkılmaktadır. Bunu fırsat bilen başta Angela Merkel olmak üzere Alman iktidar Partisi yöneticileri; “seçim yatırımı yapmak, kendi tabanına mesaj vermek, iç kamuoyunu etkileme” adına bu durumu politik bir malzeme olarak kullanmaktadır.
Almanya’da mevcut koalisyon Partileri iktidarı sürdüğü sürece; Türkiye-Almanya ilişkilerinde AB konusunda bir ilerleme ihtimali çok uzak görülmektedir. Bu durumda yani AB süresinden uzaklaşmış bir Türkiye'de; demokratikleşme hız kesecek,   demokratik değişim ve  dönüşüm ile insan hak ve özgürlükleri konusunda  beklenen iyimserlikten uzak  bir dönem yaşanabilecektir.


Hiç yorum yok: