7 Eylül 2012 Cuma

PKK Terör Örgütünü Hangi Devlet Kurdu?

1980"li yıllarla birlikte "etnik bölücü" terörün saldırılarına hedef olmaktadır.

Bölücü terörün ortaya çıkması ve bugüne kadar büyümesinin nedeni olarak farklı görüşler ileri sürüldü. Bu görüşlerden en dikkate değer olanı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin ekonomik geri kalmışlığı, aşiret yapılı beşeri hayat ve eğitimsizlik gibi genel olarak "ekonomik ve sosyal geri kalmışlık" gösterildi. Oysa bölücü terör, ülkemizin iç dinamiklerin zorlamasıyla değil, Türk dış politikasının tercihleri ve iki kutuplu dünyada küresel güçlerin mücadelesi sonucu ortaya çıkmıştır.

Türkiye'nin NATO'ya Dahil Oluşu

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)"nin yayılmacı emelleri ile karşı karşıya kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı"nın galip ülkesi SSCB, Türkiye"den toprak ve boğazlarda üs talep etmekteydi. Kuzeyden gelen bu güçlü tehditle tek başına karşı koyacak güçte olmayan Türkiye; bir koruma şemsiyesi olarak gördüğü ABD öncülüğündeki Kuzey Atlantik Paktı Teşkilatı “(North Atlantic Treaty Organization-NATO)"na yöneldi. Ancak, NATO"ya hemen kabul edilmedi. Daha önce iki kez Türkiye’nin başvurusunu kabul etmeyen NATO, Kore"ye asker göndermesi şartıyla NATO üyeliğini 18 Şubat 1952"de onayladı.

ABD ve SSCB’nin Ortadoğuda Güç Rekabeti ve Türkiye’nin ABD Taraftarlığı

Soğuk Savaş dönemimde SSCB ile küresel mücadele içinde olan ABD, SSCB"nin Ortadoğu"da etkin rol üstlenmesini önlemek için Yunanistan, Türkiye, İran ve Afganistan ekseninde "Kuzey Cephesini" güçlendirme stratejisi içerisindeydi. ABD, bu plân doğrultusunda Türkiye"ye yönelmiştir. Bu dönemde Türkiye"nin bölgesel çıkarları, ABD"nin global çıkarları ile uyuşmaktaydı. Diğer taraftan bu süreçte Sovyetler Birliği ve Bulgaristan ile sınır komşusu olan Türkiye, NATO ile Doğu Bloku ülkeleri arasındaki ortak sınırların % 37"ni savunmaktaydı.
NATO üyesi Türkiye zamanla ABD güdümlü dış politikaya her geçen gün çok daha uyumlu hale geldi ve Türk dış politikası tam anlamı ile Amerikan ipoteği altına girerek bağımsız niteliğini kaybetti.

ABD-SSCB arasındaki güç mücadelesinde Türkiye"nin ABD-İsrail ekseninde yer alma tercihi, çok pahalıya mal olacaktır.

Bu gelişmenin doğal sonucu olarak; Türkiye"deki bir takım askeri üs ve tesisler, Amerika"ya tahsis edildi. Türkiye, ABD güdümlü dış politika tercihine paralel olarak, millî çıkarına uygun düşmeyen bir denklemin içine de girmekteydi. ABD ve Batı için Sovyet tehdidine karşı ileri cephe görevi üslenen Türkiye; Ortadoğu"da da ciddi bir rol üstlendi. ABD"nin zorlamasıyla Arap ve Müslüman ülkelerle çatışma halinde olan İsrail"in yanında yer alması sağlandı. Bu şekilde Ortadoğu"da dengeleri değiştirecek bir işbirliği oluştu. İsrail"in varlığını ve bekasını devam ettirmeyi bir zorunluluk olarak gören ABD için, Ortadoğu"da Müslüman ve bölgenin önemli ülkesi Türkiye ile işbirliği önem arz etmekteydi. ABD ile güç çatışması içinde olan SSCB, bu oluşumdan rahatsızlık duymuştur. Ortadoğu"daki bu işbirliğine karşı; SSCB-İran-Suriye cephesi oluşmuştur. ABD-SSCB arasındaki güç mücadelesinde Türkiye"nin ABD-İsrail ekseninde yer alma tercihi, çok pahalıya mal olacaktır.

SSCB,Marksist-Leninist ideolojik temelde örgütlenen "Kürdistan İşçi Partisi - Partiya Karkeran Kurdistan - PKK" terör örgütünü 1978"de kurulmasını sağlamıştır.

SSCB, Ortadoğu"da ABD-İsrail safında yer alan ve NATO ülkesi olması nedeniyle de zaten hedef ülke konumunda olan Türkiye"yi cezalandırmak için harekete geçmiştir. Ülkemizde desteklediği birçok sol örgüt yanında, Türkiye"nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan pek çok ili, Irak"ın kuzeyi, Suriye"nin kuzeydoğusu ve İran"ın kuzeybatısını kapsayan bölgede "Bağımsız, birleşik, demokratik bir Kürdistan" kurmayı amaçlayan, Marksist-Leninist ideolojik temelde örgütlenen "Kürdistan İşçi Partisi - Partiya Karkeran Kurdistan - PKK" terör örgütünü 1978"de kurulmasını sağlamıştır. PKK aracılığıyla Türkiye"ye karşı - Kürt kartını - kullanmak istemiştir. Müttefiki Suriye ve İran"a, PKK terör örgütünün geliştirilmesi ve bir terör organizasyonuna dönüşmesi için görev verilmiştir. Özellikle Hatay ili üzerinde hak iddia eden ve İsrail ile işbirliğinden rahatsız olan Suriye ve İran PKK"ya destek sağlanmasında çok istekli davranmıştır.

PKK Mücadele Alanı Olarak Türkiye'yi Seçmiştir:

Kurulacak sözde "Bağımsız, birleşik, demokratik bir Kürdistan" devletinin toprakları dört ayrı ülkede olmasına rağmen, temel mücadele alanı olarak Türkiye seçilmiştir. SSCB güdümünde olan diğer üç devlet (İran-Irak-Suriye) topraklarında gözü olduğunu ilan eden PKK"ya karşı tavır almak yerine, örgüte hayati destek sağlamışlardır.

PKK terör örgütüne yönelik operasyonlar artınca örgütün lideri Abdullah Öcalan, Haziran 1979"da Suriye istihbarat servisi Muheberat tarafından Suriye"ye kaçırılmıştır.

SSCB"nin güdümünde ve kontrolünde bulunan İran, Suriye ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), PKK"nın gelişmesi ve yurt dışında üslenmesi için her türlü desteği sağlamıştır. Suriye denetimindeki Helve ve Beka kampları PKK"ya tahsis edilmiştir. PKK, Güney Lübnan"ın Sayda şehrinde ASALA (Ermenistan"ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu) ile ortak bir basın toplantısı düzenleyerek "Türk Devleti aleyhine işbirliği yaptıklarını" bütün dünyaya ilân etmiştir. ASALA, PKK"yı himayesine alarak PKK"nın daha sonra üstleneceği taşeronluk misyonu için hazırlamaya başlamıştır.

İran kontrolünde bulunan Barzani, 1983"de PKK"yı Kuzey Irak"a taşımıştır. KGB Bölge Şefi Anthony Primakov (Ekim 1998"de A. Öcalan Şam"ı terk ederek Rusya"ya geçtiğinde Primakov Rus Başbakanıydı) ve Suriye yönetimi PKK"lıların eğitilmelerini sağlamışlardır. Filistin kamplarında SSCB uzmanlarca eğitilen PKK"lılara 300 Lübnan Lirası ödeme yapılmıştır.

Türkiye karşıtlığı kısa sürede Sovyetler Birliği"nin desteğinde, Suriye-İran-Libya ve Yunanistan"ı aynı çizgiye getirirken kısa süre bu işbirliğine SSCB peyki Bulgaristan"da katılmıştır. SSCB, Türkiye"ye yönelik uygulamaya başladığı "bölücü" politika da gelişen konjektörden istifade ederek işbirliği ortamını geliştirmiştir.

Terörist başı A.Öcalan 1998 yılında Suriye"den ayrılmasını müteakip ilk olarak Rusya Federasyonu"na gitmiştir.

Nitekim; yıllar sonra Terörist başı A.Öcalan 1998 yılında Suriye"den ayrılmasını müteakip ilk olarak Rusya Federasyonu"na gitmiştir. Rusya Federasyonu"nda aralarında milletvekilleri ve istihbarat mensuplarının da bulunduğu devlet görevlileri yardım etmiş ve bu ülkede 33 gün barınmıştır. Müteakiben gittiği İtalya"da beklentilerinin karşılanmaması üzerine, 16 Ocak 1999 tarihinde tekrar Rusya"ya dönmüştür. Ancak, Rusya Fedarasyonu eski Rusya değildir. ABD ile yarışta Küresel mücadeleyi kaybetmiş, gücünden uzaktadır. Kurduğu ve boyundan aşan mücadele içine soktuğu PKK terör örgütü elebaşısına sahip çıkamayacaktır.

Rusya"nın ülkemizi hedef alan "Bölücülük" konusunda tarihsel geri planda çalışmaları tahmin edildiğinden çok daha fazladır. Rusya"nın "bölücülük" çalışmalarını kısaca hatırlatmakta fayda fardır:

XIX Yüzyılla birlikte Kafkasya"yı ele geçirip, Osmanlı ülkesi ile sınır olduktan sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi"ne yönelik bölücü çalışmaları aralıksız sürdürmüştür. Bunun için Petersburg ve Tiflis"te Kürtler üzerinde araştırma ve inceleme yapmak için iki ayrı merkez oluşturulmuştur. Bu çalışmalarda; "Kürt adı verilen aşiretlerin ayrı dile ve ayrı ırka mensup oldukları ileri sürülmüş ve birbirinden tamamen ayrı özellikler gösteren aşiret ağızlarını müstakil bir dil gibi gösterme gayreti içine girilmiştir". Bunun için Osmanlı Devleti"nde görevlendirdikleri görevliler bu maksat için yoğun çalışma içine girmişlerdir.

Bu Rus görevlileri arasında, örnek olması açısından; Diyarbakır Konsolosu Yakimanıski, Tebriz Konsolosu Bonayfiyd, 1853 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Loris Malakof ile General Babatov, 1856"da Erzurum Konsolosu Alexandre Jaba"yı sayabiliriz. 1848-1866 yılları arasında Erzurum"da Konsolosluk yapan Alexandre Jaba, ilk defa "Kürtçe sözlük" hazırlamıştır. P. İ. Lerh Kürtler hakında dil, kültür ve edebiyat derlemeleri yapmış, çalışmalarını üç kitap içinde toplayarak Petersburg"da yayınlanmıştır. 1860"da yine Petersburg"da Chantre Kürtlerle ilgili bir eser yayınlamıştır. Öte yandan 1879"da A.Jaba ve F.Justi "Kürtçe-Fransızca" bir sözlük hazırlamıştır. Aynı yıl F. Justi "Kürtçe grameri" yayınlamıştır. 1887"de Prym, 1890"da da Socin, "Kürtçe Derlemeleri" yayınladılar. 1896"da Albay V. A. Kartsev "Kürtler Üzerine Notlar, Tiflis,1896" adlı kitabı yayınlandı. Kitap aşiretlerin sosyal yaşantıları hakkında bilgiler vermekte ve Hamidiye Alayları üzerinde durmaktaydı. Daha sonra 1885"te A. M. Kalyubakin"nin de bulunduğu bir grup Rus askerî ve uzman personeli tarafından "Asya Türkiye"si Üzerine Askerî-İstatiksel Bir Araştırmaya İlişkin Bilgiler" adlı sekiz ciltlik bir jeo-ekonomik araştırma olan kitap hazırlandı. Yüzbaşı Avrianov"un, Kafkasya bölgesindeki Rus Ordusu Başkomutanlığı"nın özel görevlendirmesi üzerine "Rusya"nın XIX. yüzyılda Türkiye ve İran"la Savaşları sırasında Kürtler. Türkiye, İran ve Rusya"daki Kürtler"in Mevcut Siyasal Durumu" adlı araştırma 1900"de Tiflis"te ayrı bir kitap olarak basıldı. Yine aynı tarihte Ermeni asıllı Rus Generali Antranik"te "Dersim" adlı kitabını Ermenice olarak Tiflis"te yayınladı. Van"da daha sonra Erzurum"da Rus Başkonsolosu olarak görev yapmış olan Tuğgeneral Mayevsriy (Mayevski) tarafından yazılan "Van ve Bitlis Vilayetleri İstatistikleri" adlı bir kitap Tiflis"te 1904 yılında yayınlandı.

Rusya, Kürt aşiretlerine etnik bir kimlik verme gayretlerine paralel olarak, Osmanlı Devleti ile ilişkilerin gerginleştiği savaş dönemlerinde doğu aşiretlerini kullanmayı süreklilik arz eden geleneksel bir politika haline getirmiş ve aşiretleri kendi yanına çekmek için her fırsatı değerlendirmiştir.

Kırım savaşı sırası ve sonrasında çıkartılan "Yezdanşir İsyanı" ile, 1877-78 Türk-Rus Savaşları sırasında gene Bedirhanoğulları ailesinin sebep olduğu isyan ve 1880 yılındaki "Şeyh Ubeydullah" İsyanı Rusya"nın teşvik ve yardımlarıyla meydana gelmiştir. 1908"de İstanbul"da kurulan Bitlis, Musul, Muş ve Erzurum"da şubeleri açılan "Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti" ile derhal irtibat kurulmuştur. Nitekim Bitlis"teki şubenin faaliyetlerine Rusya"nın Bitlis Konsolosu Akimoviç de katılmıştır.

Yine; 1912'de Abdürrezzak Bedirhan başkanlığında İRŞAD adında bir örgüt kurulmuştur. Örgüt Rus alfabesi esas alınarak sözde bir Kürt alfabesi hazırlamaya da çalışmıştır. İRŞAD örgütünün Rusya güdümünde genel bir ayaklanmaya kalkışacağının öğrenilmesi üzerine bu örgüte yönelik tedbirler alınmıştır. İRŞAD örgütünün dağılması üzerine aynı kişi başkanlığında Rus güdümünde 1913"te Hoy"da CİHANDANİ (Gehandeni) cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyetler Doğu Anadolu"da isyanlar çıkartmıştır. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Bitlis"te Molla Selim, Kuzey Irak bölgesinde de Abdüsselam Barzani"nin önderlik ettiği isyanlar bu şekilde çıkmıştır.

Ayrıca; Bitlis"te 8 Mart 1914"te çıkan isyanın elebaşısı Molla Selim ve Şeyh Seyyid Ali diğer elebaşı olan üç kişi Rus Konsolosluğuna sığınmıştır. İsyana destek olan Rusya bu kişileri teslim etmemiş ve Birinci Dünya Savaşı"na kadar asiler orada kalmıştır.

Bolşevik Rusya bölücü siyaseti Azerbaycan toprakları üzerinde de izlemiştir. Lenin"in emriyle Karabağ ile Ermenistan arasında, Azerbaycan toprakları üzerinde 1923"te bir "Otonom Kürdistan" bölgesi ilân edilmiştir.

Yukarda bir kısım örneklerde de görüldüğü üzere Rusya XIX yüzyıldan itibaren "Bölücülük" konusunda çalışma içerisinde bulunmuştur. Türkiye"nin NATO yanında, Ortadoğu"da ABD ve İsrail ile işbirliğine gitmesi, SSCB"ni harekete geçirmiştir. Çarlık Rusya"sının Osmanlı İmparatorluğu"na karşı beslediği emeller ve bu emellere bağlı hedefler yeni Sovyet devletinin kuruluşu ile değişmemiş, Türklük düşmanlığı yeni boyut, yöntem ve şekillerde Sovyet sisteminin de başlıca hedefleri arasında yer almıştır.

Sonuç:


Soğuk Savaş döneminde NATO şemsiyesi altında Türk-ABD müttefikliği ile Ortadoğu"da ABD lehine bozulan dengede, SSCB Türkiye"yi cezalandırmak adına PKK terör örgütünün kurulmasında etkin rol üslenmiştir. PKK terör örgütünün organizasyonu için her türlü desteği vermiş ve yurt dışı imkanlarına kavuşturulmasını sağlamıştır. Bilahare kendi çıkarları nisbetinde, XIX. yüzyılda Ermeni olayında olduğu gibi, Avrupa ve diğer ülkeler bu örgüte destek olmuşlardır.

Hiç yorum yok: