16 Nisan 2017 Pazar

16 Nisan: “Modern Türkiye’nin Sonumu - Yoksa Yeniden Yükselişimi?

Genç Türkiye: Ümmetten millet olmayı başardı. 

Türkiye 1923‘te yıkılmış ve işgal edilmiş bir imparatorluk mirası üzerinde topyekûn sürdürülen bir İstiklal Savaşı sonucunda kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti‘ni kuran kadro; Parlamenter Sistemi ve “Üniter - Milli Devlet”i esas aldı. Modern dünyanın kabul ettiği evrensel değerler,  demokratik ve laik yönetim şekli benimsendi. Ülkemiz kısa sürede büyük atılım yaptı. Ümmetten millet olmayı başardı. Dünyada kabul gören, saygın bir ülke oldu.

 SSCB’nin Çöküşü Yeni Gelişmelere Başlangıç Oldu:

SSCB’nin çöküş süreciyle birlikte ülkemiz emperyalist ve Siyonist güçlerin hedefi haline geldi. SSCB’nin gücünü koruduğu dönemde istikrarlı bir Türkiye, ABD ve diğer güçler için gerekliydi. Ancak SSCB’nin gücünü kaybetmesiyle birlikte, Türkiye’ye eskisi kadar ihtiyaç kalmadı.

Batı;  1990 lı yıllardan itibaren İslam ülkelerinde “Siyasal İslam” diye adlandırılan, dini referans alan, İslami motifli, siyasi hareketlerin önünü açtı. Bu tür siyasi akımların demokratik usul ve yöntemlerle sisteme angaje edilmesi desteklendi.

Bu sürece paralel olarak;  İslam ülkelerine örnek gösterilen Türkiye’de -İslam motifli - siyasi akımların kurulması ve güçlenmesinin önü de açılmış oldu.

 AK PARTİ kuruluşundan kısa süre sonra  iktidara geldi.

Ülkemizde;  Milli Görüş olarak bilinen siyasi hareket içinden ayrılanlar; bugün ülkemizi yöneten AK PARTİ’yi kurdular. AK PARTİ kuruluşundan kısa süre sonra 2002 de iktidar oldu. AK PARTİ liderlerinin o süreçte çok sık aralıklarla ABD ye gittiği ve oradaki ilgili kurum ve kuruluşlarla iştiraklerde bulunduğu gözlemlendi. AK PARTİ’nin geçen süreç içerisinde Mısır merkezli “Müslüman Kardeşler”e yakın bir ideolojik çizgiyi benimsediği görüldü.

Türkiye AK PARTİ ile birlikte; daha önce tanık olmadığımız bir kısım söylemelerle karşı karşıya kaldı. Özellikle Çözüm süreci olarak isimlendirilen süreçte;
Üniter Milli Devlet”
“Ülke yönetim sistemi”,
 “TSK ve
“ Atatürk”
 gibi daha önce gündeme getirilmeyen bir çok konu devletin kuruluş nitelikleri tartışmaya açıldı.

“Jeopolitik Riskler” Etkili Oldu.

Dünyada değişen  “Jeopolitik Riskler” göz önüne alındığında Siyasal İslam olarak isimlendirilen politik hareketlerin başta ABD ve İsrail olmak üzere Batı’nın orta vadeli çıkarları ile örtüşmediği görüldü.  Çünkü;  “kestirilemez ve öngörülemez uygulamalarla” yeni istikrarsızlıkların odağı olabilme potansiyeli vardı.

İlk pratik tepki Mısırda verildi.

Daha önce ABD ve Batı tarafından desteklenen "Müslüman Kardeşler" ideolojisini benimsemiş ve seçimle iş başına gelmiş olan Mursi yönetimi hedefe oturdu. Ve Mısırın "Siyasal İslam" görünüşlü iktidarı askeri darbe ile alaşağı edildi.  Askeri yönetim ABD tarafından desteklendi. Mursi’yi iktidara getiren güç, aynı şekilde iktidarını da elinden almış oldu. Bu dönemde AKP, Mısırın devrik yönetimine destek verdi.  Mısırın devrik liderliğine destek figürü olan “RABİA” Türk kamuoyu ile tanıştı.

ABD ‘de Başkan seçilen Donald Trump bir çok ülke liderini sırada bekletirken Mısırda askeri darbe ile Müslüman Kardeşleri deviren yönetimle diyalog kurdu.  Trump, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi ile Beyaz Saray'da görüştü.

Batı; Türkiye'de AKP liderliğine  ilk dönemde çok ciddi destek verdi.

Bu destek Mısır süreci ile birlikte geri çekildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şahsında eleştiriler yoğunlaştı. Demokratik dışı uygulamalara, despotik yönelimlere giriştiği ve kökten dinci, radikal akımlara destek verildiği savıyla  başta ABD olmak üzere AB ülkelerinden eleştiri  getirildi.

Bugün 16 Nisan 2017

“Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi” halk oyuna sunuldu ve %51.33 ile kabul edildi. Bu oran ülkenin yönetim sisteminin değiştirmesine halkın güçlü bir onay vermediğini gösterdi. Çok az bir oranlada olsa, ülkemizin yönetim sistemi değişti. Parlamenter Sistem tarihe karıştı. Bir nevi Başkanlık  sistemine geçildi. Bu sistem ile birlikte ülkemizin kuruluşunda 1923 te benimsenen yönetim sistemi tarihe karıştı. Doğal olarak % 50 yakın milyonlarca seçmen kaygılıydı ve bu sonucu üzülerek kabullendi.

Seçim döneminde görüldüğü gibi; taraflar seçime eşit şartlarda giremedi. Orantısız bir şekilde seçim çalışmaları sürdürüldü.

EVET cephesinde; kamu ve devlet gücünün kullanılarak yürütülen seçim kampanyasına karşı, HAYIR cephesi böyle bir güçten yoksundu. Tanıtım ve propaganda faaliyetleri bir nevi asimetrik şekilde orantısız sürdürüldü.

HAYIR cephesi bu süreçte öngörülemez bir BAŞARI gösterdi.

Birçok ayrı fikre ve etnik yapıya sahip, normalde bir araya gelemeyecek milyonlar kendiliklerinden bir sivil toplum örgütü olarak HAYIR cephesinde yerini aldı. Sosyal medya kullanılarak yoğun bir ittifak kuruldu. Bu güç ülkemizde gelecekte olabileceklerinde bir ön izlemesiydi. Ülkenin sokaklarından, caddelerinden ve kamu alanlarından mahrum edilen, sindirilen HAYIR cephesi böylece mücadele azmini, yolunu ve yöntemini bulmuş oldu.

Halk oylamasındaki usulsüzlük iddiaları  tartışma yarattı. Secim sonuçlarına itiraz edildi. 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Bülent Tezcan, referandumda açık sayım kuralının çiğnendiğini söyledi. Yüksek Seçim Kurulu'ndan (YSK) referandumu iptal etmesini isteyen Tezcan bunun için gerekirse önce Anayasa Mahkemesi'ne (AYM), sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuracaklarını söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Osman Baydemir referandum ile ilgili olarak yüzlerce itiraz dilekçelerinin Yüksek Seçim Kurulu'nda (YSK) olduğunu söyledi. Baydemir, "Hükümet sonucu ilan etmekte acele etmesin. İtirazlarımız sonuçlanana kadar seçim bitmemiştir' dedi.

Batı ülkeleri Halk Oylamasına ilgi gösterdi.  

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nden (AKPM) gözlemciler, "referandumun eşit şartlarda gerçekleşmediğini, referandumunun uluslararası standartların altında kaldığını belirtti".

ABD Dışişleri Bakanlığı; referandum oylaması ve kampanya süreciyle ilgili ilk gözlemlerini aktaran Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) teşekkür ettiklerini ve raporunda dile getirdiği endişeleri not ettiklerini kaydetti.

Almanya Başbakanı Merkel;, "Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın  ülkenin tüm kesimleriyle saygıya dayalı bir diyaloğa geçmesi gerektiğini belirtti. Oylamada usulsüzlük yapıldığı yönündeki iddialara ilişkin olarak Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) bugün yayınlayacağı ön raporun beklendiği ve federal hükümetin gözlemcilerin değerlendirmesine oldukça önem verdiği vurgulandı."

Belçika'da (Anayasa değişikliği referandumunda yüzde 80'e yakın "Evet" oyu çıkmıştı); "Türkiye kökenlilerin çifte vatandaşlığının iptal edilmesi tartışması yeniden gündeme geldi. Hükümet ortağı Flaman Hıristiyan Demokrat Partisi; Türkiye'de totaliter bir rejimi destekleyenlerin çifte vatandaşlığına son verilmesini istedi. Belçika'daki Türkiye kökenlilerin büyük çoğunluğunun totaliter bir sisteme destek verdiğini belirten Bogaert, bunun "kabul edilemez" olduğunu söyledi".

Guardian; "Devasa sonuçları olan az farkla bir kazanım."

Times: "Erdoğan'ın zaferi geride 'bölünmüş bir Türkiye' bıraktı."

The Economist; “Yabancı gözlemciler, hükümeti oylamayı kendi lehine etkilemekle suçladı. Hayır kampı da sahtecilik iddialarında bulunuyor. Ülke hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda."

New York Times (NYT); "referandumun bir korku atmosferi içinde gerçekleştirildiğini", gazeteye konuşan Orta Doğu Demokrasi Projesi Türkiye uzmanı Howard Eissenstat da referandum sonucunu "Ülke için hayati önemdeki güçler ayrılığına indirilmiş öldürücü bir darbe" olarak yorumluyor ve "Yargı bağımsızlığı referandum öncesinde de şok edici biçimde zayıftı;  yeni sistem bunu daha da beter hale getirdi."

Council on Foreign Relations’ın (ABD’li düşünce kuruluşu) Türkiye uzmanı Steven Cook, referandumda ‘Evet’ sonucu çıkmasıyla birlikte modern Türkiye tarihinin sona erdiğini söyledi.  ‘Huzur içinde yat Türkiye, 1921-2017’ başlıklı bir yazı yazan Cook, ‘Evet’ oyu verilmesiyle Atatürk’ün hayal ettiği modernliğe konan karşıtlığın dillendirildiğini belirterek,  “Erdoğan sadece referandumu kazanmadı, ülkenin modern tarihinin bir devrini tamamen kapattı.”


Ülkemiz artık “yeni bir yönetim sistemiyle”  yönetilecek.

Umarım yazar Steven Cook ve diğerlerinin görüşleri gerçekleşmez.

Ülkemiz iç kargaşaya ve istikrarsızlığa doğru yelken açmaz.

16 Nisan 2017 “Modern Türkiye'nin sonu değil,
Yeni bir başlangıcın umudu olur.

Cumhuriyet; 15 Nisandan daha güçlü,
Güzel ülkemin kuruluş ayarlarına sadık,
Atatürk’ün izinde,  yeniden yükselişi olur..!