20 Aralık 2014 Cumartesi

Müslüman Kardeşler (İhvan’ül-Müslimin) Pratiği ve AKP

Ülkemizde Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)’nin  ve Mısır’da “Müslüman Kardeşler-İhvan’ül-Müslimin)” iktidara gelişleri dünyada yankı bulmakta ve çok değişik gruptan olumlu yada olumsuz eleştiri almaktadır.

Bazı analistler tarafından 70 kadar ülkede organize olan “Müslüman Kardeşler”in siyaset anlayışının AK Parti aracılığı ile pratiğe döküldüğü ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre; ideolojik yakınlık nedeniyle AK Parti yönetiminin İhvan'ı Mısır'a tercih ettiği ve Mısır ile olan ilişkilerin tamamen İhvan'a endekslemiş durumda olduğu" belirtilmektedir. Bu iki hareket arasındaki yakınlığı daha net kavramak için; Mısır'da uzun yıllar büyük baskı ve yasaklarla boğuşan İhvan teşkilatını kısaca hatırlamak ve AK Parti ile karşılaştırmak gerekiyor.

Müslüman Kardeşler:
    
Arap dünyasının en eski, en etkili ve en büyük İslami hareketi olmakla birlikte birçok Arap ülkesindeki en geniş siyasi muhalif örgütüdür. Günümüzde aynı adla Ürdün'de yasal durumdadır. Onun dışında Cezayir'de ve bazı ülkelerdeki farklı isimlerdeki kolları iktidara kadar yükselmiştir. Bahreyn, Suriye, Tunus, Lübnan, Libya, Fas, Katar, Ürdün, Irak, Filistin, Suudi Arabistan, Yemen, Umman gibi bir çok ülkede ABD ve İngiltere’de değişik adlarda faaliyet göstermektedir.

İdeolojik Kuramı:

Mısır'da 1928 de Hasan El Benna tarafından;“İslamın ilkelerine geri dönüşü amaçlayan, Sünni merkezli dini bir cemaat olarak" kurulmuştur. Hasan El-Benna'ya göre "Şeriat kanunları, geçmişte olduğu gibi Kur'an ve Sünnet üzere olmalı ve toplumun her kesimini; devlet işlerinden günlük problemlere değin her şeyi kapsamalıdır." Cemaatin nihai amacı; “bir İslam devleti kurmak ve bu düşünceyi İslam dünyasına yaymaktır. Bilinen en kısa ve öz sloganı “çözüm İslam”dır", olmuştur. Bir sosyal toplum hareketi, siyasi hareket ve dinsel hareket adı altında geniş bir yelpazede faaliyet göstermiştir.

Mısır’da İktidara Geliş Süreci:

İhvan; 1936 yılında Lübnan'da, 1937 yılında Suriye'de, 1946 yılında Ürdün'de kurularak bir uluslararası örgüt sıfatını aldı. Mısır'ın çeşitli yörelerinde kurduğu okullar ve toplumsal hizmet kurumları vasıtasıyla görüşlerini hayatı geçirmeye çalışan hareket Arap dünyasını büyük ölçüde etkiledi. 


Mısır iç siyasetinde belirgin bir aktör olarak her daim yer almıştır. 1980’li yıllarda dini bir grup olarak kabul edilmiş ama siyaset yasağı getirilmiştir. Müslüman Kardeşler‘in Suriye/Hama kentinde 1982'de giriştiği ayaklanma Hafız Esed yönetimince bastırılmış ve binlerce taraftarı öldürülmüştür.

Mısır’da 2005 seçimlerinde Mübarek’in partisi 454 üyelikten 311’ini, seçimlere 11 farklı grubun oluşturduğu ittifakla giren Müslüman Kardeşler ise 88’ini kazanmayı başardı. Gerçi seçimlere katılma oranının %26 olması yüzünden bu “zafer” Müslüman Kardeşler’i tatmin etmedi. Bununla birlikte, parlamentoda ilk kez Mübarek’in partisinden sonra ikinci büyük grubu oluşturmayı başarmışlardı. Bu durum saygınlıklarını arttırdı, meşruiyetlerini güçlendirdi. Ama kuşkucuların “İslamcıdan demokrat olur mu” sorularını ortadan kaldırmadı. Çünkü örgüt, Kuran ve Sünnet’in egemen olduğu bir toplum düzeninden başkasına razı olmayacak selefiye doktrinine hâlâ sıkı sıkıya bağlı durumdaydı.
             
 İktidara Gelişi:

İhvan, Arap Baharı sürecinde; 2010 yılında Tunus, 2011 yılında da Mısır ve Ürdün'de düzenlenen protesto gösterilerinde önemli rol oynadı. Hüsnü Mübarek'in devrilmesinin ardından, örgüt yasal hale geldi.  2011 ‘de ilk kez “Hürriyet ve Adalet Partisi" adıyla siyasi parti oldu. Parti; 127 sandalye ve 108 bağımsız aday ile toplamda mecliste 235 sandalye kazandı. Mısır Parlamentosunda 498 seçilmiş üye, 10 görevli toplam 508 sandalye vardı. 

2012 yılında İslamcıların kontrolündeki parlamento ve Şûra Meclisi yani senato yeni anayasa hazırlığı yaparken ülke cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyordu. 13 adayın çekiştiği seçimlerde Müslüman Kardeşler'in adayı Muhammed Mursi (oy kullanma oranı % 42 olarak gerçekleştiği oylamada) oyların % 51.71’ni aldı. Muhammed Mursi katılımın çok düşük olduğu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, toplam seçmenin ancak yüzde 22'sinin oyu ile Mısır’ın başkanı oldu.

İktidardan Uzaklaştırılma ve Terör Örgütü İlan edilmesi:

Arap ülkelerinde bir çok dengeyi değiştiren İhvan’nın başarısızlığının nedenlerini şöyle sıralamak mümkündür.
  • İhvan'ın ilkeleri ve söylemlerinin, pratiğe aktarma gücünde ciddi eksiklikler olduğu ortaya çıktı. Soylu sloganlar ve yüce hedeflerle sahaya giren İhvan’ın pratikte uygulanabilir siyasal, ekonomik ve sosyal programları olmadığı gözlemlendi.
  • Sabır terk edildi, acelecilik yapıldı. İktidar hırsıyla İhvan, tehlikeli sıçramalarda bulundu ve uzun zaman isteyen süreçleri hızlıca geçmeye çalıştı. Böylece İhvan, siyasi çalışma sahalarına, kamu alanlarına ve devlet işlerine hiçbir ön hazırlık yapmaksızın daldı, çeşitli aşamaları rekor sürede geçti, devletin zirvesinin basamaklarını hızla çıktı.
  • İhvan’ın içine düştüğü hatalardan biri de “içe dönüklüktü”. Bu, İhvan’ın siyasi yönteminde ve parti çalışmalarında temayüz eden en kötü özelliği olduğu ortaya çıktı. İçe dönüklük aşılamadı. Bunun sonucu olarak ilişki ve ittifaklarla müttefiklerini artıramayan İhvan’a ülke içinde destek sınırlı kaldı.
  • İhvan kadroları tek yanlı, partizan davranışlar ve siyasi pratikte hatalar yaptılar. Teorik amaçlar ile pratik birbirine girdi. Seçim başarılarıyla gelen zafer sarhoşluğu, İhvan'ı tutum ve hesaplarında dengeli ve dikkatli çalışmaktan mahrum bıraktı.
  • Yargıda kadrolaşmaya ve devleti İslamileştirmeye girişti.
  • Ordu’da tasfiye yapıldı.
  • Suriye ile ilişkiler kesildi.  İsrail ile olan tarihsel hesaplaşmanın doğu cephesinde Suriye vardı. Bu durum Ordu’yu rahatsız etti.
  • Sivil muhalefet muhatap alınmadı.
  • Askerler dinlenmedi. Oysa Mısır Ordusu ülke ekonomisinin neredeyse % 25’ni kontrol ediyordu ve sivil yönetim üzerinde her daim etkisi vardı.
  • ABD ve Batı ile ilişkileri bozuldu.
  • Rusya, Batı ve ABD yanında; İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi körfez ülkeleri  de İhvan İktidarından rahatsız olmuşlardı.
  • 1978 Camp David Anlaşmasından bu yana ABD,  90 milyon nüfusu ile Mısır’ın İsrail için bir tehlike oluşturmamasını hedeflemekteydi. Ihvan’nın güvenlik politikası İsrail ve ABD'yi rahatsız ediyordu.
İhvan’ın “olayları yanlış değerlendirme, siyasi deneyim zayıflığı, devlet ve kamu işlerinin idaresinde güçsüzlük ve deneyimsizlik, bölgesel ve uluslararası çevrenin ve farklı denklemlerinin iç yüzü ve etkileri hakkındaki yanlış değerlendirme tükenişini” hazırladı.  Mısır Ordusu dış dinamiklerin de desteği ile Ihvan’ı iktidardan uzaklaştırdı ve Muhammed Mursi tutuklandı.  Rusya, Mısır,  Suriye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ihvan’ı terör örgütü olarak ilan ettiler.
         
Adalet ve Kalkınma Partisi

AKP kurucuları ve kadroları genel olarak "Milli Görüş Hareketi" geleneğinden geldiği bilinmektedir. Geçmiş dönemde bu hareketin içinde olduğu siyasi partiler  "laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması prensiplerine aykırı" davranıldığı eleştirileri ile karşılaştı. Geleneksel ve dini referanslara bağlı, muhafazakâr bir çizginin takip edilmesi, bu tür eleştirilerle karşılaşmasına neden olmuştur.

Öte yandan AKP kurucuları  "milli görüş" içerisinde siyaset yaptıkları halde "milli görüş"  fikrinden ve siyasetinden vazgeçildiğini, değişime gidildiğini ifade etmişlerdir. İhvan gibi dini argümanları kullanmakla birlikte "sağcı, muhafazakar, daha ehil ve daha geniş tabanlı" bir harekete dönüşmüşlerdir.
       
AKP ile İhvan Arasındaki belirgin farkları şöyle sıralayabiliriz:
  • AKP’nin İhvan'da olduğu gibi, “İslamın ilkelerine geri dönüşü amaçlayan ve şeriat kanunlarının devlet işlerinden günlük problemlere değin her şeyi kapsamalıdır."  görüşüyle siyaset yaptığını iddia etmek mümkün değildir.
  • AKP,  geleneksel ve dini referanslara bağlı, muhafazakâr bir çizgiyi takip etmektedir.
  • AKP, 2002 den beri devlet bürokrasisini yeniden dizayn etmeye calıştığı gözlendi. Bu durum daha demokrat, daha ileri kendi sloganlarına göre “Yeni Türkiye” kurmayı hedeflendiği olarak iddia ve deklare edildi. Bununla birlikte AKP ile birlikte başlayan “eğitim reformu ve başörtüsü vs. dini referansları içeren” uygulamaların da önü açılmış oldu. Bir çok gözlemci tarafından bu uygulamalar; devletin normalleşmesi adına AKP seçmenin isteğine göre şekillenen talepler olduğu ve laik çizgisini kökten değiştirecek  uygulamalar olmadığı ifade edildi.
  • AKP, Batı , ABD ve batı kurumları ile çatışma içerisine girmedi.
  • AKP’nin devlet idare etme ve yönetme becerisi İhvan ile karşılaştırılmayacak ölçüde ileride olduğu görüldü.
  • AKP’nin devleti “laik sistemden uzaklaştırma” gibi bir hedefi olmadığı ve  parti program veya tüzüğünde de yazılı bir husus değildi. Böyle bir durumun olmadığı da geçen 12 yıl içerisinde tecrübe edildi.
  • AKP,  özellikle “uniter milli devleti, devletin kurucu ideolojisini ve Atatürk'ü"  tartışmaya açan uygulamaları vardı. Ancak bu tür uygulama AKP'nin dayandığı ideolojinin bir gereği olarak görmek gerekmekteydi.
  • AKP, İslam dünyasında örnek gösterilebilecek bir başarı öyküsü olarak adlandıranlar oldu. Seçimle gelen ve islami söylemleri çoklukla ifade eden bir parti olması yanında, asıl başarısı; halkın beklentilerine karşılık verebilme ve demokratik teamülleri kullanabilme becerisinden" ileri geldiği şeklinde dikkate değer analizler yapıldı.
  • AKP, ihvan'da olduğu gibi bir dini cemaat örgütlenmesi değildi. Solcu, milliyetçi, liberal gibi toplumun bir çok kesiminden farklı görüşte kişiyi barındırmakta ve  toplumun her kesiminden destek alabilmekteydi.
 Yerleşmiş laik uygulamaları, demokratik geleneği açısından Müslüman dünyada  benzeri olmayan Türkiye'de; dini argümanları kullanan bir siyasi parti olarak AKP, Batı ve ABD nin de desteğini aldı. Demokratik sisteme uyumu açısından islam dünyası için örnek gösterilen  "ılımlı islami model"  olarak lanse edildi.

AKP - İhvan Yakınlaşması:

  • AKP’nin özellikle Ortadoğu İslam coğrafyasında "Yeni Osmancılık" olarakta ifade edilen bir siyaset takip ettiği  söylenmektedir. Bunun için “sunni merkezli" ilişki ve ittifak kurma  ve geliştirme siyasetini takip ettiği görülmektedir. 
  • İran etkisindeki bir Şia ve Suudi Arabistan merkezli bloklaşmaya karşı Sunni eksenli bir bloklaşmayla cevap verme isteği yatmaktadır.
  • Bu vizyon içerisinde AKP’nin Sunni merkezli Ihvan’a yakınlaştığı ve destek verdiğini söylemek mümkündür.
  • AKP’de, Suriye’de Esad rejiminin yıkılması durumunda bu ülkede yani Suriye'de İhvan etkisinde bir siyasi rejimin kurulabileceği düşüncesi hakimdir.
  • AKP’nin hesapları tutmuş olsaydı; İhvan’nın Mısırda iktidarının devam etmesi durumunda; “Türkiye,  Filistin/Hamas, Suriye  (Esad yıkılması durumunda) Mısır, Katar  ve birkaç Kuzey Afrika ülkesinin katıldığı bir blok” sağlanmış olacaktı.
  • Öte yandan Arap ülkelerinde değişik adlarla faaliyet gösteren ihvan'nın, Arap coğrafyası dışında Türkiye ile yakın ilişkiler kurarak bölgede etkinliğini ve saygınlığını artırma amacı, İhvan'ı AKP yakınlaştırdı. 
Sonuç:
  
1. AKP - İhvan yakınlaşmasında siyasi, ideolojik birliktelik varlığı inkar edilemez. 
2. Bu yakınlıkta asıl belirleyici etkenin Türkiye’nin Ortadoğu’da gütmek istediği dış politikanın belirleyici olduğunu  söylemek mümkündür
Bölgedeki mezhep kökenli çatışma, bloklaşma ve rekabet ortamı ilişkilere olumlu bir ivme kazandırmıştır. 
3. Türkiye’deki sosyolojik gerçekler, iç dinamikler, demokrasi tecrübesi ve devlet bürokrasisi yanında; ABD ve Batı ile olan köklü ilişkiler gibi etkenler göz önüne alındığında; Türkiye’de İhvan türü bir cemaatin yönetimi ele geçirmesi veya iktidar olması mümkün görünmemektedir.